Mimarın Adı Bölüm 8

Pembe Göz
2011 yılının Nisan'ında bir Çarşamba günüydü. Beytullah izin aldığı için geç uyanmak istemişti. Merve'nin kahvaltısını hazırladıktan sonra geri yatmıştı. 11'i gösteren dijital saatinin alarmını susturup mutfağa gitti. Sıcak su dolu kupasına hazır kahvesini boşaltırken 'İyi ki Merve okulda' , dedi. O sırada kapı çaldı. Elinde kupasıyla kapıyı açmaya gitti.
Mimar, ' Merve, pembeyi sever mi?', dedi.
Beytullah, ' Senin burada ne işin var? Merve, bana senle ilgili her şeyi anlattı. Senin burada olmaman gerek'
Mimar, Uçurtma'yı göstererek 'O öyle düşünmüyor. Merve'nin başı belada olmalı. Çünkü buraya kendi isteğimle gelmedi. Kendisi getirdi.'
'Merve'nin hiçbir problemi yok. Çünkü sen burada değildin.', diyerek kapıyı suratına kapattı.
Merter'de özel bir lise olan Özel Harun Sakal Lisesi'nde ilk dersine giren İngilizce öğretmeni Kemal Gün, sınıfa kendini önce İngilizce, sonra Türkçe tanıttı. 'Siz de kendinizi tanıtır mısınız?', dedi.
Merve, 'İngilizce mi Türkçe mi', deyince sınıf gülüştü.
Kemal, 'İsterseniz İtalyanca da anlatabilirsiniz', dedi.
Kapı çalındı. Melek önünde bir erkek öğrenci ile içeri girdi. 'Sorry. Recep Bey'in idarede bazı işleri vardı da Enes'in sınıfı burası... Benden rica etti. Yeni öğretmen, yeni öğrenci... Hayırlı olsun.'
'Sağ olun. İstediğin yere geçebilirsin Enes', dedi Kemal. Melek, iyi dersler dileyip çıktı.
Enes, Merve'nin arka sırasına geçti. Enes, ağzını kapamadan hapşırınca Merve, 'Öf ya! Ağzını kapasana', dedi. Kemal, Enes'e göz kırptı.
Mimar, Beytullah kapıyı açmadığı için Merve'nin nerede olduğunu bilmiyordu. Günlerden ne olduğunu, Merve'nin nerede olduğunu bulmak için çöpleri karıştırmak gibi tuhaf tuhaf şeyler yapıyordu.
Beytullah, çalan ev telefonunu açtı. Kanaldan arıyorlardı. Beytullah, ' Ama bugün öğle haberlerini sunmak Melike'nindi. Ne demek kayıp? Daha dün akşam haberleri onla sundum. Esas, sen saçmalama. Ne demek dünkü kayıtlarda tek başımayım. Sakın kapama hemen geliyorum', deyip ahizeyi düzgünce yerleştirip kapattı.
Dışarı çıkıp Mimar, 'Melike'ye ne yaptın?'
' Ben değil, Sahip onu 5958 yılında tüplü bir ekrana hapsetmişti.'
' Çarşamba günü benim izin günümdü. Sizin yüzünüzden çalışmak zorundayım.'
Çarşamba lafından Merve'nin okulda olduğunu anlayan Mimar, Uçurtma'ya koştu ve Merve'nin okuluna gitmesi için Uçurtma'yı ayarladı.
Enes, Merve'den özür dilemek için okulun karşısındaki dönerciden et döner almıştı. Arka bahçedeki bir bankta dönerlerini yerken ilk ısırığı Merve aldı ve Merve'nin gözleri pembeleşmeye başladı.
Merve, canlı bir cenaze gibi yürüyordu. Yürürken dokunduğu insanların da gözü pembeleşiyordu. Kemal, 'Pembe göz hastalığı... Ellemeyin.', diye Merve'yi kucaklayıp revire götürdü.
Melek de oraya geldi. 'Babasını arıyorum', dedi. Beytullah da tam o esnada takım elbisesini giymiş, işe gitmek üzere kapıdan çıkıyordu ki cep telefonu çaldı.
'Alo.'
'Alo. Beytullah Bey, ben Melek. Merve'nin öğretmeni...'
' Bir yaramazlık mı var?'
'Kızınız biraz hasta da... Okula kadar gelebilir misiniz?'
' Şu an işe gitmek için kapıdan çıkıyordum. Birisini göndereceğim ama...'
Mimar, okula geldiğinde pembe gözlü insanları gördü. Okulun adı da Sahip'in eski Dünya'da kullandığı takma adıydı. Tuhaf bir şeyler vardı. Zaten Uçurtma da bu yüzden pembe renge bürünmüştü. Bu pembe gözlü insanlar, pembe gözlü olmayanlara dokunup onları da hasta etmek istiyordu. Mimar, sanki bir müzeden bir şey çalmaya çalışan hırsızlar gibi taklalar atarak hiçbir pembe göze değmeden okulun kapısından içeri girdi.
İçeride de -dışarıdaki kadar olmasa da- pembe gözler vardı. Melek geldi. 'Siz kimsiniz?'
'Bana Mimar diye seslenebilirsiniz. Merve Şener nerede?'
'Babası birini göndereceğim, demişti. Merve, şimdi revirde.'
'Revirde mi?', deyip koşmaya başlayan Mimar, durup 'Revir, nerede acaba?', diye sordu.
'Buyurun, beraber gidelim.'
Revire gittiklerinde Merve, 'Dokunun. Dokunun. Dokunun', diye sayıklıyordu. Mimar'ın aklına daha önce gördüğü uzaylılarla ilgili bazı hatıraları geldi. Vantilatörler 'Kurut. Kurut. Kurut', diye sayıklıyordu; Eszabeler 'Arındır. Arındır. Arındır', diye ... Uzaylıların bir işi olduğunu düşünmeye başladı.
Melek, 'Zavallı çocuk', diye Merve'nin alnını okşarken Mimar, 'Dokunma', diye bağırdı ama geç kalmıştı. Melek de pembe göz hastalığına yakalanmıştı. Mimar, revirden çıkınca Enes ve Kemal haricindeki herkesin hasta olduğunu gördü.
Mimar, güç bela okuldan çıkınca Uçurtma'nın içine girmeden levyeyi alıp kapıyı kilitledi. Mimar, tekrar levyeyi kullanana kadar ne içeridekiler dışarı çıkabilir, ne de dışarıdakiler içeri girebilirdi. Fakat bir binanın bir kapısı varsa birkaç da camı vardı. Kemal, ikinci katın penceresinden atlayıp ayaklarının üstüne düştü.
Mimar, Kemal'i gördü fakat neler olduğunu anlamak için Uçurtma'nın içine girdi. Sonra dışarı çıktı. 'Sen', dedi. 'Sen ve yanındaki çocukta neden pembe göz yok?'
'Bilmem. Ben yeni öğretmenim, o çocuk da yeni öğrenci. Belki, bu yüzdendir.', dedi.
Mimar, yeniden Uçurtma'nın içine girdi. Kemal, ' Arabana binip kaçacağına itfaiyeydi, polisti bir yere haber ver', dedi.
Mimar, içeri gireli üç dakika olmuştu ama araba hareket etmemişti. Kemal de içeri girdi ve gözlerine inanamadı. Mimar, 'Uçurtma'ya hoş geldin. İçi dışından büyüktür. Adın ne?'
'Kemal. Senin?'
'Bana Mimar diye hitap edebilirsin'
'Ben de İngilizce öğretmeniyim ve İtalya'da okudum.'
'Kemal, şimdi gözlerini kapa.'
' Tabii, sonra bu illüzyonu kaldır ve benle alay edip gül.'
'Gözlerini kapa, lütfen'
Gözlerini kapatınca Mimar, 'Cogito ergo sum', dedi. Levyeden çıkan mavi ışık, ekrana yansıdı. Pembe göz hastalığıyla ilgili Merve üzerinden gösterilen bir belgesel vardı.
' Pembe göz hastalığı bir homosatiensin yani Atlantis ırkına ait bir yaratığın mukusundaki mikroplar, kısa bir süre sonra tüketilen kırmızı etten -özellikle dana cinsi- sonra çıkar. Hastalığın belirtileri, zombi gibi yürümek, pembe gözler, temas etme isteğidir. Eğer sağlıklı bir kimse pembe gözlü birine dokunursa küçük çaplı bir yerdeki tüm insanlar pembe göze dönüşür. İlacının tüm hakları, Atlantis kahinleri tarafından korunmakta olduğundan size ilaçla ilgili bilgi veremeyeceğiz.', diyerek Venüs'ün Güneş'e bakan tarafını göstererek bitti.
Kemal, 'Atlantisliler mi?'
'Venüs'e gidiyoruz?', dedi. Uçurtma sallandı ve Zühretis ülkesine iniş yaptı. Kahin Tubisyas'ı bulana kadar Kemal, Atlantisliler'in nasıl ve neden burada yaşadığını, burasının gerçekten Venüs olup olmadığını, öyleyse nasıl nefes alabildiklerini, köşedeki sarı kayada neden Türkçe yazılar yazdığını sordu. Son soru hariç hepsini cevapladı. Son soruyu sorduğunda Tubisyas'ı buldular.
Mimar, olanları anlattı. Tubisyas, 'Bir iksir var', dedi.
'İlaç diyelim. Böyle batıl şeylere inanmam', dedi Mimar.
' Ben Terazi burcuyum, bu gezegen beni gerçekten yönetiyor mu?', diye sordu Kemal.
'İnsan olduğunu kanıtlamaya mı çalışıyorsun, burada bir çare arıyoruz, değil mi?', dedi Mimar.
Ramota gelerek, 'İksiri yani ilacını istiyorsan bize değerli bir şey ver Mimar', dedi.
Cebinde değerli sadece paradigmatik anahtar vardı. Önce vermemek için o Atlantisli çocuk hakkında soru sordu. 'Sahip, onu bizden çaldı', diyerek sıyrıldılar. Mimar, gönülsüzce de olsa paradigmatik anahtarı verip ilacı aldı. Tubisyas, 'İlacı, hastalık ilk kime bulaştıysa ona sürün.'
Uçurtma'ya gittiler. Mimar, yine gözleri kapattırarak levyeden çıkan mavi ışığı ekrana yolladı ve Dünya'nın uzaydaki görüntüsünü getirdi. Uçurtma sallandı. Okulun önüne iniş yaptılar.
Mimar, ilacı tutması için Kemal'e verdi. Mimar, levyeyi kullanarak kapıyı açtı. İçeri girdiler. Mimar, elini ilaca bandırarak 'Dokunun. Dokunun. Dokunun', diye sayıklayan Merve'nin alnına sürdü. Tüm okul normal haline döndü. Sadece Melek, bayılmıştı.
Mimar, Uçurtma'ya giderken Kemal'i de yanında aldı. ' Bir ağabeyim vardı. Birbirimize hiç benzemezdik. İlk yolculuklarımı onla yapardım.'
'Ne oldu ona?'
'Kayıp... Bilmiyorum. Yanlış evrene yani buraya geldiğimde yanımda değildi. Ağabeyim yerini alabileceğinden değil, ama benimle gelir misin?'
'İşe yeni başladım.'
'Uçurtma, tüm uzay ve zamanda yolculuk edebilir.'
'Hadi, canım.'
Mimar, Uçurtma'nın rastgele kolunu ileri çekerek 'Haydi, geleceğe o zaman', dedi ve Uçurtma sallanmaya başladı. Uçurtma'nın dış görüntüsünün silinerek kaybolmasını seyreden Merve'nin yanına Melek geldi ve o da seyretti.

17 Şubat 2013 7-8 dakika 16 öyküsü var.
Yorumlar