Nebiha Muradî

Şirincenin yollarından daha yeni geçmişti. Aklındaki eksik kelimeleri unutmaya çalışarak biraz daha dikkatini arkadaşlarının paçaları toplanmış şiir muhabbetine vermeye çalışıyordu...

Edip Ahmet: Nebiha hocam burda mısın?..

Nebiha enikonu irkilircesine şaşkın gözlerle bakakaldı Ahmete. Selma (Şengül) korkarcasına süzdü Nebihayı kara elmas gözleriyle...

Selma: İyi misin canım?...
Nebiha: İyiyim... İyiyim canım...
Selma: Öyle dalınca çok korktum canım. Aklından neler geçiyor?...
Nebiha: Hiiç sadece yeni şiirimi düşünüyordum :))
Selma: (inanmamışcasına bakarak) peki... Dediğin gibi olsun...

Adı gibi şirince bir kafede dinlenmeye karar verdi şairler. Nebiha arkadaşlarından izin isteyerek bir sigara daha tüttürdü içli içli. Kıvırcık kahverengi saçları şirincenin derin rüzgarıyla biraz daha havalandı. Ve yine güzel kokulu ağaçlara bakarak daldı gitti yüreği esen duygulara...

Okan(Kilit) ona sesleniyor adeta bağırıyordu...

Okan: Nebihaaaaaaaaaaaaaa Hocaaaammm biz gidiyoruz...


Nebiha öylesine bakakaldı. Daha çayında dudak payı kadar dem vardı. Sigarasının külleri uçuşuyordu aurasında. Kakltı birdenbire...

Nebiha: Geldim Okan...
Okan: Hocam sana neler oluyor çok dalıyorsun, çok kopuyorsun bizden... Ne ise derdin söyle...

Ahmet, Selma, Okan öylrsine baktı Nebihaya...

Nebiha: Çocuklar çok yorgunum ve sanki birşey eksik... Ama çözemedim o aklımda hep...

Gruptan ses çıkmadı. Hava kara çarşafa bürünmeye yakın Selma yorulmaya başlamış, kara elmas gözlerine hazin bir yorgunluk çökmüştü.

Selma: Hadi gidelim yine buluşuruz...
Nebiha-Okan-Ahmet: Hadi kalkalım...

Hepside beraber şirince sokaklarından dolaşmaya başladı. Ayrılma vakti geldiğinde hepsininde kalbine kısa bir hüzün üflendi...

Okan: Hocam kendinize çok iyi bakın, dertlenmeyin de hiç... Yine görüşürüz...
Nebiha: Görüşürüz Okancığım...
Selma: (Ahmetle el ele) bizde beraber gidiyoruz Nebihacığım... Kendine iyi bak yine görüşürüz... (Sarılmalar öpücükler)
Nebiha: Tamam görüşürüz...

Yine eline zehirli rulolardan bir tane daha aldı. Çiçeklerle dolu bir banka oturdu ve çakmağı çaktı.

Ama alev aynı portakallı kek kokuyordu...

-Abla... Beni yakıyorsun, beni unutuyorsun...Yapma...

Bu sesi daha öncede duymuştu Nebiha... Ansızın şimşek çakmışcasına haykırdı...

Sinem!!!.....


------------------------------------------

Kederin karaları ile oturmuştu bir daha bilgisayarın başına Sinem. Kendini annesinin unuttuğu bir yavru gibi hissediyordu. Kalbi ağır ve çöküktü yaşadığı olaylardan sonra. En çok sevdiği ablası onu unutmuştu. Bu olamazdı. Olamazdı. Oysa ki İzmir'e geleceği zaman ona en sevdiği Portakallı Keklerden götürecekti. Hazin bir gözyaşı gözlerini kapladı ve hereyi yıkmaya parçalamaya başladı. Sonra nöbet geçirircesine ruhu bedeni titredi olduğu yerde sızdı kaldı içtiği viskinin etkisiyle...

Berussaya sabah olmuş ve Sinem koca bir baş ağrısıyla hayata meraba dercesine kalkmıştı yataktan yeni aldığı telefonunun öttüğünü duymuş ve acilen eli tlefona gitmişti...

Nebiha: Hakkını helal et ablam... Çok ağır davrandım sana özür dilerim. Yine iyi olalım... Olur mu?...
Sinem: Ablam benim canım, herşeyim tabiikide, tabiikide iyi olacağız söz... Bir daha olmayacak...

Sinem o derece mutlu ve Nebiha o derece rahattı ki... Havalarda uçuyordu ikisi... Çünkü abla-kardeş tekrar bir aradalardı...

1 SENE SONRA................................................

İzmir- Şirince... Nebiha, Okan, Ahmet, Selma beraber taze yaz çaylarını yudumluyorlar ve şiiristan dünyasının güzel sözcükleri ile konuşuyorlardı.

Selma: İyiki de buluşmuşuz. Hep yaşayasın sen Nebiham...
Nebiha: Ne demek canım. Dostlarımsınız tabiikide arada buluşup konuşacağız...
Ahmet: Şuraya bakın!!!... Bu koku ne, bu karanlık?...

Etraf Nebihanın çok sevdiği ve doyumsuzca auralı bir kokusu olan bir şey kokuyordu...

Nebiha: Bu... Portakallı kek...

Karaltı gittikçe onlara yaklaşıyordu... Bu karaltının saçları güneşin dokunduğu müthiş bir kızıllıkla parlıyordu Mavi bir kıyafeti ve elinde güzel bir kek tabağı duruyordu...

Bensiz mi keyif çatıp şiir konuşacaktınız...

Nebiha-Okan-Ahmet-Selma: Sinem!...

Sinem: Yaa ben... Szi buluşursunuz da ben olmam mı?... Hem o çayı nasıl öyle içiyorsunuz... Bakın Portakallı kek var ister misiniz?...

Bunu derken nebihanın ışıl ışıl gülen gözlerine bakıyordu çok severcesine... Ve tabağı masaya koyup hepsine teker teker sevgiyle sarıldı... Ama Nebiha kalbi rahatlamışcasına olacak belki o daha ço sarıldı Sineme...

Ve hepsi de mutlu mesut İzmirde mutluca, beraberce hayat sürdürmüşler...


---------------------------------------------------

GÖRDÜĞÜM BİR RÜYAYI BİRAZ DAHA HİKAYEŞTİREREK SİZLERE AKTARMAK İSTEDİM...

NEBİHA MURADİ, OKAN KİLİT, SELMA ŞENGÜL, AHMET EDİPAHMETE TEŞEKKÜRLERİMLE...






E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... )

25 Ağustos 2013 4-5 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 10 yıl önce

    okuması keyifliydi

    tebriklerimle

  • 10 yıl önce

    Bu Nebiha hoca ilginç haa kendi yok rüyalardan geliyor buralara. İzmire gidince elini öpsek gelir mi ki acaba:)

    Güzel Sinem..Tebrikler.

  • 10 yıl önce

    👍 adı geldi umarım kendi de gelir :-) sevgimle