Sahte Cennet

Telefonun alarmı Shocking Blue grubunun Venus adlı şarkısına kurulmuştu. Annesi bu şarkıyı çok sevdiğinden alarmı da o şarkı olmuştu Erdi'nin. Alarm çalmaya başlamış ve odanın içinden yaşadıkları evin diğer odalarına yayılmaya başlamıştı. Alarm uzun süre çaldı ama Erdi'nin uyanacağı yoktu. Sonunda annesi dayanamayıp yattığı odaya kadar gelmiş ve Erdi'ye seslenmeye başlamıştı.

-Hadi oğlum kalksana artık. Hem alarmı kuruyorsun hem de uyanmıyorsun.

Erdi annesinin biraz da kızgın seslenişinden sonra gözlerini ovuştura ovuştura açtı. Boş gözlerle annesine bakıyordu. Sanki alarmı kuran o değildi.

-Neden böyle bakıyorsun ki Erdi? Alarmı sen kurmadın mı oğlum?

Erdi bir yandan yatağın içinde geriniyor diğer yandan alarmı niye kurduğunu düşünüyordu. Sonunda aklına geldi ve hızla fırladı yatağından.

-Anne geç kaldım. Ben duşa gireyim sen de bana kahvaltı hazırla da hemen çıkayım ben.

Aysel hanım oğlunun bu ani hareketine şaşırmıştı.

-Tamam oğlum diyebildi.

Erdi kendini suyun altına bıraktığında dün yaşadıklarını düşündü. İçini hafif bir ürperti sardı. Su sıcak olmasına rağmen üşüdüğünü hissetti.

*

Erdi için dün kötü bir gündü. Oysa öğleden sonra buluştuğu hayatının biricik aşkı Pervin'le harika saatler geçirmişlerdi. Önce Emirgana gidip mis gibi çayların eşliğinde el ele göz göze uzun uzun sohbetler ettiler. Daha sonra kalkıp deniz kenarında yürüdüler. Balık tutanları izlediler bir süre. Onlarca kişi oltalarını boğazın sularına atmış balık tutmaya çalışıyordu.

Akşam suare için sinemaya bilet almıştı Erdi.

-Aşkım birazdan dönüşe geçelim mi? Fitaş'ta oynayan film için bilet almıştım.

Pervin sinemaya gitmek fikrinden hoşlanmamıştı.

-Nereden çıktı bu sinema şimdi dedi.

-Ama aşkım o filmi seyretmeyi çok istediğini söylemiştin geçen gün. Ben de sana sürpriz yapmak istedim.

Pervin Erdi'nin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

-Aslında benim sana bir sürprizim var Erdi. Hadi bugün her şeyi bana bırak. Sinemaya sonra da gitsek olur.

Erdi bundan pek hoşlanmasa da Pervine hayır diyemedi.

-Nasıl istersen bebeğim. Görelim bakalım sürprizin ne olacak.

-Sabırlı ol Erdi. Birazdan Hülya ve sevgilisi gelip buradan alacaklar bizi.

Pervinin arkadaşları içinde bir tek Hülya'yı sevmezdi Erdi. Nedense o kız hep itici gelmişti ona. Hülya minyon görünüşlü bir kızdı. Yüzünden gülücük eksik olmasa da gözlerinin ardındaki hüznü görmemek mümkün olamazdı.
Çok konuşan bir kızdı ve ulu orta belden aşağı fıkralar anlatmaktan da çok hoşlanırdı. Pervin zaman zaman onu engellemeye çalışsa da Hülya bu huyundan asla vazgeçmiyordu.

Erdinin içinde oluşan huzursuzluk Pervinin gözünden kaçmamıştı.

-Ne o Erdi? Hoşlanmadın mı bundan? Diye biraz da sitemle söylendi Pervin.

Erdi düşünceli halinden sıyrılıp Pervinin beline sarıldı ve onu kendisine çekip öptü.

-Ben aşkımla olduktan sonra her yer bana cennet bir tanem dedi.

-Hah şöyle diye cevapladı Pervin. Merak etme cennette olacağız.

Beş on dakika daha yürümüşlerdi ki korna sesiyle irkildiler. Hülya ön camdan beline kadar eğilmiş bağırıyordu.

-Sizi çifte kumrular sizi. Hadi bakalım atlayın arabaya da biraz da biz cennetlik olalım.

Erdi ve Pervin arka koltuğa geçtiler. Hülya onları yeni sevgilisiyle tanıştırdı.

-Bak hayatım bu Erdi bu da en yakın arkadaşım Pervin. Veeeee çocuklar şimdi de size sevgilimi tanıştırmak istiyorum. Dünyanın en yakışıklı erkeği Burak...

Erdi kendisine uzatılan eli hafifçe sıktı. Pervin'se uzanıp yanaklarından öpmüştü Burağı. Erdi nedense bundan çok rahatsızlık duydu. Yüzü asıldı. Pervin kulağına eğilip;

-Böyle asık suratlı olacaksan hemen inelim arabadan.

Pervinin bu sözleri daha da canını sıkmıştı ama sevdiği kızın hatırına gülmeye çalıştı.

-Tamam aşkım sorun yok. Eeeee çocuklar nereye gidiyoruz? diye seslendi.

Burak cevap vermeye çalışırken Hülya ondan önce cevap vermişti.

-Bizim gizli cennetimize gidiyoruz.

*

Yol boyunca Pervin'le Hülya durmadan konuştular. İkisinin de kahkahaları rüzgarın esintisine karışıyordu. Erdi camdan dışarı bakıp boğazın serin sularında olmayı düşlüyordu. On beş dakika kadar sonra boğaz yolundan ayrılıp Sarıyer sırtlarına doğru yol almaya başladılar. Tepeden tüm boğazı gören bir villanın önünde durdular. Burak hemen arabadan inip bahçe kapısını açtı ve;

-Hadi geçin bakalım. İşte gizli cennetimiz burası.

Erdi Pervin'in elini sıkı sıkıya tutmuştu. Birlikte bahçeye doğru yürüdüler. Manzara çok güzeldi. Tüm boğaz koca bir nehir gibi görünüyordu.

Hülya'nın sesiyle daldıkları manzaradan sıyrıldılar.

-Siz burada biraz oturun. Ben Burak'la evi havalandırıp sizi içeriye davet edeyim.

-Dur Hülya ben de sana yardım edeyim diye cevapladı Pervin ve Erdi'nin elinden tutup;

-Hadi bakalım hep beraber yapalım ne yapılacaksa dedi.

Erdinin eli Pervinin omuzlarındaydı. Evin içine girdiklerinde garip bir koku genzini yaktı Erdi'nin.

-Çoktandır havasız kalmış galiba ev dedi.

-Hayır dedi Burak daha geçen hafta sonu buradaydık.

Pervin ve Hülya tüm camları açıp evi iyice havalandırdılar ve daha sonra da mutfağa geçtiler.

Erdi boğaza bakan bir pencerenin önünde duruyordu. Burak yanına geldi.

-Yemekten önce bir şeyler içelim mi Erdi?

-Ben soğuk bir kola alabilirim.

-Ne kolası Erdi diye gülümsedi Burak. Bir buzlu viskiye ne dersin?

-Peki Burak seni kırmayayım bari dedi Erdi.

Birazdan iki buzlu bardak viski ve biraz da kuru yemişle geri geldi Burak.

-Hadi bakalım tanışmamızın şerefine.

-Şerefe ve sağlığına Burak diye cevapladı Erdi.

Çok çok az konuşarak viskilerini içmeye devam ettiler.

Yarım saat kadar sonra Hülya yanlarına geldi.

-Çocuklar Pervin'le güzel bir masa hazırlıyoruz. Siz de masayı terasa çıkarın ve bize yardım edin.

Burak'la Erdi içerideki yuvarlak masa ve sandalyelerini terasa çıkardılar. Biraz sonra Pervin elinde tertemiz bir beyaz örtüyle geldi. Örtüyü masaya serdi ve Erdi'ye döndü;

-Bak aşkım, senin yüreğin gibi tertemiz ve umutların gibi ak dedi.

Erdi Pervinin yanına yaklaştı.

-Seni çok seviyorum Pervin ve hep de çok seveceğim dedi.

Pervin Erdi'nin boynuna sarıldı ve onu uzun uzun öptü.

Birazdan masaya porselen yemek takımları ve onlara uygun çatal-kaşık-bıçaklar kondu ve en sonra da içinde renkli mumlar olan üç kollu bir şamdanla masa tamamlandı.

Yemek başlangıcında ortak bir konu bulmakta zorlansalar da Pervin, Erdi'nin bilet aldığı filmle ilgili görüşlerini sordu Hülya'ya. Hülya bir yandan kahkahalar atıyor diğer yandan da film hakkındaki görüşlerini aktarıyordu.

Ardından Burak yemekle birlikte şarap içmeyi teklif etti. Kızlar hemen evet demişlerdi. Çok güzel bir şarap kadehlere dolduruldu ve bir yandan yemek yerken bir yandan da sık sık kadeh kaldırmaya başladılar.

Bir saati aşkın süredir masadaydılar.

Hülya ayağa kalıp Pervini kolundan tuttu ve hadi bakalım gel benimle dedi.

Erdi şaşırmıştı! Nereye gidiyorlardı bunlar!

Burak Erdi'nin şaşkınlığını farketmişti.

-Bırak kafalarına göre takılsınlar. Birazdan dönerler. Kız kıza dedikodu için içeri geçmişlerdir.

Burak keyfinin kaçtığını hissetti. İçeri gidip Pervine seslenmeyi düşündüyse de ayıp olur düşüncesiyle bundan vazgeçti.

20 dakika sonra Hülya ve Pervin kahkahalar atarak terasa döndüler. Hülya yüksek sesle belden aşağı fıkralarını anlatmaya devam ediyordu. Masaya döndüklerinde de fıkralarına devam etti. Burak hariç hepsi yerlere yatarcasına gülüyorlardı.

Beş on dakika sonra Pervin başını Erdi'nin omzuna koydu.

-Aşkım biraz böyle kalmak istiyorum dedi.

-Tabii bebeğim dedi Erdi. Hem özlemiştim omzumda olmanı.

Erdi az sonra Pervin'in göz kapaklarının kapandığını fark etti. Uyumuştu...
Erdi Pervin'deki değişikliğe bir anlam vermeye çalışıyordu ama aklına hiç bir şey gelmiyordu.

Onlar öylece otururlarken Burak'la Hülya yeniden içeri gittiler. Erdi omuzunda uyuyan Pervin'in saçlarını okşuyordu. Uzunca bir zaman sonra Hülyayla Burak yanlarına döndüklerinde Erdi Hülya'nın rujunun dağıldığını ve ayakta durmakta zorlandığını fark etti.

-Sen iyi misin Hülya?

-Hem de çok iyiyim Erdi. Ne o bakıyorum Pervin kollarında uykuya dalmış

-Ben de anlamadım Hülya. Kısa sürede uyudu. Sizin gelmeniz de gecikince ben de uyandırmak istemedim. Bakın hala uyuyor.

Hülya Pervinin yanına gidip kulağına eğildi;

-Heyyyy kalk bakalım daha cennetin kapısını yeni araladık dedi.

Pervin sanki uykudan yeni kalkar gibiydi. Erdi'nin yanında öyle uyuya kalmasına kendisi de şaşırmıştı.

-Aşkım kusura bakma, Başımı omzuna koyunca dalıp gitmişim.

-Ziyanı yok bebeğim. Çok güzel uyuyordun ben de kıyamadım seni uyandırmaya.

-Hadisene diye tekrarladı Hülya. Hadi gel benimle...

Pervin ayağa kalktığında hafifçe sendelemişti. Hülya koluna girdi ve;

-İki kadeh şarapla sarhoş mu oldun bakayım sen diye kahkahayı savurdu.

Onlar tekrar içeri geçtiklerinde Erdi'nin huzursuzluğu daha da artmıştı. Kısa bir sür sonra tuvalete gitmek istediğini söyleyip içeri doğru yürümeye başladı.

Evin içine girdiğinde ilk eve girdiklerindeki kokuyu duyar gibi oldu. Tuvalete girdi. Aynada kendini izlemeye başladı. Yüzündeki tedirginlik kendisini bile şaşırtmıştı. Tuvaletten çıktığında kızların kahkahaları koridoru çınlatıyordu. Tam terasa çıkacakken geri döndü ve kızların olduğu odaya doğru yöneldi.

-Pervinnnnn aşkım bakar mısın? diye seslendi.

Kısa süren bir sessizlikten sonra Pervinin sesi duyuldu.

-Ne oldu aşkım bir sorun mu var?

-Yok yok bir sorun yok. Sadece seni merak ettim.

-İyiyim ben Erdi. Sen terasa çık biz de geliyoruz.

Erdi istemeye istemeye geri döndü Terasa. Erdi masada bir şeyler yapıyordu. Tütün sardığını düşündü önce. Biraz dikkat edince bunun tütün olmadığını fark etti. Görmemezlikten gelip masaya oturdu ve boğaza bakmaya devam etti.

On dakika sonra Hülya'nın sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.

-Erdi, Pervin seni içeride bekliyor. Haydi çok bekletme arkadaşımı.

-Niye gelmedi ki buraya?

-Seni bekliyor dedim ya Erdi diye söylendi ve ardından da şuh bir kahkaha attı.

Erdi içeri girdiğinde koridorun sonundaki odanın kapısının açık olduğunu gördü. Yavaşça oraya doğru ilerlemeye başladı. Açık kapıdan içeri baktığında loş ışıkla aydınlatılmış bir oda ve yatakta uzanmış Pervini gördü.

-Aşkım neden uzandın ki? Neyin var senin?

-Hiç bir şeyim yok Erdi. Hadi yanıma gel.

Erdi çok şaşırmıştı. Pervin'le epey bir süredir sevgiliydiler ama yakınlaşmaları öpüşmeden ileriye gitmemişti hiç bir zaman.

-Hadi kalk da arkadaşların yanına gidelim Pervin. Gecikirsek yanlış anlarlar dedi.

Pervin aynen Hülya gibi şuh bir kahkaha attı.

-Nasıl anlarsa anlasınlar aşkım. Hadi bekletme beni. Seni istiyorum...

Erdi iyice afallamıştı. Pervin asla böyle şeyler söylemezdi. Yatağın kenarına oturduğunda Pervin ona soyunup yatağa girmesini söyleyince hepten şaşkına döndü.

Yatağın kenarında biraz daha öylece kaldı.

-Sen bilirsin aşkım, o zaman böyle de olur diyerek Erdi'nin boynuna sarılıp onu en ateşli bir şekilde öpmeye başladı.

Erdi sevgilisinin yanan dudaklarından kendisini kurtaramasa da neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Pervin onu pikenin altına çekmiş ve öpmeye devam ediyordu. Erdi Pervinin ellerini tuttu. Pervin titriyordu. Çok garip dedi kendi kendine. Daha önce de öpüşmüştük ama hiç böyle titrememişti.
Pervin Erdi'nin üstüne uzanmıştı. Erdi onun yüzünü daha yakından görmek için elini uzattığında yatağın baş ucundaki gece lambası yanmış ve oda aydınlanmıştı. İşte o anda Pervinin kolunu gördü. Sol kolundaki morartı kafasını allak bullak etmişti. Pervin;

-Ne oldu Erdi? Dedi...

-Koluna ne oldu senin?

-Hülya çimdikledi bebeğim. Geçer yarına kadar diye güldü Pervin ve devam etti. Hadi sorgulamayı bırak da seviş benimle...

"Seviş benimle..."

Erdi'nin kulaklarında bu söz defalarca yankılanmaya başladı. Başı dönüyor gibiydi. Birden yataktan çıktı.

-Ne yapıyorsun sen Erdi? Yoksa beni istemiyor musun aşkım?

Erdi yatağın yanında ayakta Pervine bakıyor onun bu haline çok şaşırıyordu. Sonra Pervinin elinden tutup yataktan dışarı çıkardı.

-Hemen giyin gidiyoruz bu evden.

-Anlamadım aşkım neden gidiyormuşuz ki?

-Sen ne diyorsam onu yap Pervin. Hemen giy üstünü. Ben seni dışarıda bekliyorum.

Erdi dışarı çıkınca yüzünün kıpkırmızı oluşu Hülya'nın gözünden kaçmamıştı.

-Ne o Erdi? Bir sorun mu var?

-Sanırım viski ve şarap dokundu. Biraz rahatsızlandım. Pervin gelsin de biz hemen çıkalım.

Burak ve Hülya Erdi'nin söylediklerine şaşırsalar da susmayı tercih ettiler.

Az sonra da Pervin yanlarına gelmişti. Yine sendeliyordu. Erdi koluna girdi.

-Hadi bakalım gidelim. Arkadaşlar bize müsade.

Pervin karşı çıkmak istese de Erdi'nin kolunu sert bir şekilde sıkmasından tedirgin olmuştu.

-Size iyi geceler arkadaşlar diyebildi. Hülyayı ve Burağı öpüp Erdi'nin kolunda evden çıktılar.

Erdi hiç konuşmuyordu. Bir süre taksi beklediler. O saatte oradan taksi bulmak mucize gibiydi ama şansı yaver gitmişti.

Pervin arabaya biner binmez Erdi'nin omuzunda yeniden uyumuştu.

Pervin'in evlerine yakın bir yerde Erdi onu uyandırdı ve evine bırakıp aynı taksiyle kendi evine doğru gitmeye başladılar.

Erdi çok şaşkındı. Neler olup bittiğini bir türlü anlayamıyordu. Pervin bu gece çok ama çok farklı davranmıştı. Kafası çatlar gibiydi. Gene de bir sonuca ulaşamadan evine vardı. Odasına çıkıp hemen yatağına girdi. Bir sigaranın o an iyi geleceğini düşünüp kalktı ve elini ceketinin cebine uzattı. Kendi sigara paketi yoktu ama Erdi'nin eline başka bir şey değmişti. Cebinden çıkardığında bunun Burağın sardığı sigaralardan biri olduğunu gördü. Yani esrarlı sigara...

Kafasının içinde bir şeyler dönüyor ama yine de anlam veremiyordu. Esrarlı sigarayı hemen ufalayıp camdan dışarı fırlattı. Kafasında bin bir düşünceyle yatağına uzandı. Telefonu alıp Pervini aramayı düşündüyse de çok geç oldu diyerek vazgeçti. En iyisi sabah erken kalkıp Pervine gitmekti. Telefonun alarmını kurup yatağa uzandı. Beynini kemiren sorular uykusuna yenik düştü ve uyuya kaldı.

*

Duştan çıktığında annesi çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı. Hemen oturup bir bardak çayla bir dilim peyniri aceleyle yedi. Annesi şaşkın şaşkın onu seyrediyordu.

-Senin neyin var oğlum? Kahvaltını yapmadan sokağa çıkmazdın sen hiç!

-İyiyim anne merak etme. Yapmam gereken bir şey var o yüzden acele çıkmalıyım. Dedi ve annesinin yanağına bir öpücük kondurup odasına geçti. Aceleyle giyinip evden çıktı. Annesi varken telefon açmak istememişti.

Dışarı çıkar çıkmaz Pervini aradıysa da telefonu kapalıydı. Hiç böyle şeyler yapmazdı Pervin. Oysa şimdi teli bile kapalıydı. Gece çok içti sızıp kalmıştır diye kendini teselli etmeye çalışsa da içi içini yiyordu.

İki saat içinde belki yüz kere aramıştı ama her defasında "aradığınız numaraya ulaşılamıyor" anonsuyla karşı karşıya kalıyordu.

Öğleye kadar devam etti aramalarına ama bir sonuca ulaşamadı. Ne yapacağını bilmez halde bir kafeye oturup bir nescafe istedi. İçeride üç beş kişi vardı sadece. Gözleri oturduğu yerin karşısında bulunan plazma TV ye takılmıştı. Haberleri veriyordu spiker ama o an sorsalar TV de ne gösterildiğini ve spikerin ne söylediğini asla bilemeyecek haldeydi.

Bir an spikerin sözleriyle irkildi.

"Bu sabaha karşı bir genç kız daha altın vuruşla hayatına son verdi" diyordu spiker. Erdi boş gözlerle bakıyordu. Spiker anlatmaya devam ediyordu. "21 yaşındaki Pervin...."


*
Erdi gözlerini açtığında bir hastanenin acil servisinde olduğunu gördü. Annesi başında ağlıyordu.

-Ne oldu sana oğlum ne oldu? Allah aşkına söyle bana...

Erdi annesinin elini tuttu. Gözlerinden akan yaşlar yanağından hızla boynuna düşüyordu.

-Pervin diyebildi usulca. O artık kendi cennetinde anne...

11 Ağustos 2013 14-15 dakika 45 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Toplumun kanayan yaralarından biri olan uyuşturucu belasının böyle bir öyküye konu olması umalım ki bu illete alışmış ya da alışmayı düşünen taze beyinlere uyarıcı ve caydırıcı bir etki yapsın. Tebrikler ve teşekkürler yürekten Işın Hocam...👍

  • 10 yıl önce

    Acı bir öykü. Nicelerini yuttu bu yalancı cennethaneler ve oralarda gerçekleşmesini ümit ettikleri tatlı hayaller. Hüsranla bitti hayatları. Ülkemizde AMATEM'in 2004 verilerine göre madde bağımlılığı için başvuruların % 48'si alkol bağımlılığı, % 28'si eroin, %16'sı esrar ve tıbbi ilaçların kötüye kullanımı, % 8'i ise uçucu madde bağımlılığı oluşturmaktadır. Yine Alkol ve Madde Bağımlılar Araştırma Tedavi Merkezi (AMATEM)'in 2009 verilerine göre ülkemizde madde kullanım yaşı 10'a düşmüştür.
    Allah, bu tertemiz, saf pırıl pırıl gençlerimizi korusun demek geliyor içimden.

    Teşekkürler Işın hocam Saygılar