Senden Sonra

Biliyor musun, artık şiir yazmak gelmiyor içimden. Sanki tükendi kelimelerim, ne zaman ağzımı açsam tümceler pare pare dökülüyor dilimden.
Bıraktım artık seni yazmayı suya, ateşe. Sen hiç söylenmemiş bir sözdün belki de. İşin aslı, bu ayrılığı da sığdıramıyorum hiçbir şiire.

Üstüme kahır kusuyor zaman. Bugünlerde mecbur kalmadan dışarı çıkmıyorum. Kendimi arkamda bırakabilseydim keşke. Nereye gitsem kendime yakalanıyorum. Senden sonra biraz dağıldım galiba, evin dağınıklığı da ondan. Kirleniyormuş insan, aşkı leke gibi göğsünde taşımaktan. Oysa aşk, beyaz bir zambaktı dalında açan. Zambaklarım da kirlendi.

Elbette toplayacağım kırılan dökülen parçalarımı. Senden, benden, bizden artakalan ne varsa başım gözüm üstüne. Bu arada bir şey daha öğrendim; insan kalbinin bir farkı yokmuş kırılan vazodan. Büyükmüş ikisini de en yakınında duranların kırma ihtimali. Kırılmak o kadar da kötü değildir belki de. Kırıla döküle öğreneceğiz hayatı. Affetmeyi de öğrenirmiş insan zamanla. Öğrenir miyim gerçekten?

Bazen unutuyorum kırgınlığımı, annemi özlediğim gibi özlüyorum seni.
Biliyor musun kendimden korkuyorum. Sana öyle kızıyorum öyle kızıyorum ki. En çok da kendime. Kızgınlık kötü bir şey, ne yapsam ne söylesem zapta geçiriyor günah meleği. Zorlamaya gelmiyor değil mi? Kim demiş insan kaderini kendi belirler diye? Olmuyormuş işte! Bak, tam ortadan koptu, biz ne sarmayı becerebildik ne örmeyi kaderin ibrişim ipini.

Say ki sevda dediğin kıldan bir köprü, öyle keskin, öyle ince. Üzerinde yürümeye cesaretimiz yoktu belki de. Ne ben sana gelmeyi başarabildim, sana doğru bir adım atabildim, ne de sen bana.

Hangimiz daha korkaktı söylesene?

Her neyse sevgili, gördüğün gibi ben yine kaldım karşı kıyıda.
Sen hep gül derdin ya, gülüyorum inan, ağız dolusu gülüyorum. Tamam, yalan söyledim, ben sende bıraktım sahici gülüşlerimi. Nicedir güneş hep bensiz doğuyor. Sanırım aydınlıktan kaçıyorum, biraz da insanlardan. Yüreğim öyle saydam ki, şimdi biri çıkıp fener tutsa, içinde çırılçıplak yatan acımı görecek. Bu yüzden akşamı bekliyorum. Nasıl olsa karanlık ele vermiyor, ne beni ne bendeki seni. Galiba o yüzden seviyorum geceyi.

Yine ekmek küflenmiş kabında. Ne çok bozuluyor her şey bu aralar.
Akşam çöktü şehrin üzerine ve ben demirbaş yalnızlığımı çiziyorum sokak çıkmazlarına. Oysa ekmek almak için çıkmıştım sokağa. Bir saksı dolusu menekşe aldım çiçekçiden. Çiçekçiye bir tebessüm borçlandım. Ah, mor menekşeler, bir görsen nasıl güzeller ve de ne çok ayrılık kokuyorlar.

Hızlandırılmış film gibi mevsimler, yer değiştiriyor durmadan. Her şey hızla eskiyor, bu şehir de eskiyor yüzüm gibi. Bir sen eskimiyorsun bende. Yüzümdeki yapışkan hüznün sebebi biraz eylülse biraz da sensin.

Sevgili, ağaçlar sarıya çalan yapraklarıyla sonbaharı kutsuyor. Benimse bozguncu haziran yağıyor saçlarıma. Laf aramızda, artık sevmiyorum haziranı. Ne zaman biri kiraz dese kıpkızıl kanıyorum içime. Belki yine severim haziranı belli mi olur, daha vakit erken.

Bak, yine sen odaklı bir sızı yokluyor sol yanımı. Kirpiğimde seğiriyorsun durup durup. Bıraksam kayıp düşeceksin gözlerimden. Yağmur muydu yüzüme vuran, yoksa gözlerim bulutlara mı öykünüyordu bilmem.

İki suçlu damla süzülüp düştü menekşe yaprağına. Titredi mor menekşe.
Ne bulut üstlendi suçu ne de ben.
Kendine iyi bak sevgili.
Susmak bazen daha asildir konuşmaktan.
Sustuk yol boyu.
Ne menekşe konuştu ne de ben.


05 Eylül 2013 Braunschweig

13 Eylül 2013 3-4 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (5)
  • 10 yıl önce

    Surukleyici ve hos bir anlatim. Her satir huzun kokuyordu. Kutlarim yurekden. Devamini bekliyoruz oykulerinizin. Sevgiyle kalin

  • 10 yıl önce

    Hayatın içinden bir dolu yaşanmışlıklar ve aralara hüzün bulutları serpiştirilmiş yer yer...👍🤐👍

    Güzel bir öyküydü yürekten kutlarım Nuriye hanım...

  • 10 yıl önce

    ilk kez süzülmeyen damladır o yaşamak...

    tebrikler sevgili Nuriye...🙂

  • 10 yıl önce

    şimdi keşfettim..harikaydı 😙

  • 10 yıl önce

    Nuriye Zeybek'i okumayı seviyorum...