Sevgi Yürek İster Sevgi Emek İster Sevgi Sabır İster Sevgi Sadakat İster

Sevgi Yürek İster Sevgi Emek İster Sevgi Sabır İster Sevgi Sadakat İster

Yıl 1980, 12 Eylül ihtilalinden yaklaşık iki buçuk ay önce. Bir yolcu otobüsü Yozgatın Sorgun ilçesinde bir restoratın önünde durdu. Otobüsten inen yolcuların arasında bir astsubay ve birkaçtane er vardı. Erlerin arasında orta boylu kumral gözleri şehla iyi giyimli ama elleri kelepçeli yirmi yaşın üzerinde gözüken bir delikanlı vardı. Restorantın kapısına doğru ilerlerken elleri kelepçeli genç durdu. Gözleri bir yere takılmıştı öğlece sabit bir noktaya bakıyordu.
Askerlerin yürü uyarılarını duymuyordu. Astsubayın kolundan tutup çekmesiyle bir adım attı sert sert astsubaya baktı gözlerinden ateş fışkırıyordu sanki,çok öfkelenmişti astsubaya. Sanki astsubay onu cenetin irem bağlarından tutup çıkarmıştı. Ama yapabilecegi hiç bir şey yoktu. Onu böylesine öfkelendirense restorantın camından gördüğü ipeğimsi bir parıltıyla parlayıp güneş ışınların neşe içerisinde üzerinde oynaştığı saçları omuzlarından aşağı dökülen ve kendisine bakan bir çift zümrüt yeşili gözlerde gökkuşağındaki tüm renklerin dans ederken o renklerin her tonunda ışık saçması deli kanlıyı büyülemişti. Elleri kelepçeli mahkum delikanlı sanki karşısındaki yıllarca gönül evindeki sevgi pınarından suladığı ve mevsimi gelmeden açtırdığı irem bağlarının nadide gülü gibi duran genç kızı yürüdüğünde incitecegini zannetti. Astsubayın yürümesi için zorlayıcı tavrına kızgınlığı bu duygulardan kaynaklanıyordu. Gözlerini cam kenarındaki genç kızdan ayırmadan yürüdü restoranda doğru hep beraber içeri girdiler herkes belli etmeden genç dalıkanlıya bakıyor ama o hiç kimseyi görmüyordu. Büyülenmişti adeta. Sadece br çift zümrüt yeşili göz vardı onun için. Askerlerden ellerindeki kelepçeleri kısa süreliyine çıkarmalarını istedi. Askerler kurallara aykırı olduğunu bunu yapamayacaklarını söylediler.
Askerlerle arasında tartışma başladı. Sert bir tartışma geçiyordu. Sesler gittikce yükseliyordu her an bir olay çıkacak gibi gözüküyordu. Mahkumun her türlü davranışı göze almış halini sezen tecrübeli astsubay tamam dedi, yazı yazacağın elin serbest kalacak diğer kolun çavuşun bilegine bağlı olacak dedi. Mahkum sadece olur manasında kafasını salladı. Ellerini uzattı umursamazca. Kelepçenin sağ koldaki bölümünü açtı asker cebinden çıkardığı anahtarla ve çavuşun koluna bağladığı kelepçenin diger ucunu. Mahkum genç cebinden kalem çıkardı o tarihlerde restorant masalarında kağıt peçete yerine kullanılan özenle kesilmiş parşömen kagıtlarından birini aldı ve üzerine( ne içkiye alıştım ne de yeşil masalarda kumara.İki şeyin tiyakisiyim bir yeşil gözlerin bir de sigara) yazdı. Sonra da diger kolunda kelepçeyle bağlı çavuşu adeta sürükleyerek zümrüt yeşili gözlerin sahibi genç kızın masasına gitti o yeşil gözlere bakmaya korkuyordu ya bir daha ayrılamazsam korkusu vardı içerisinde sanki. Elindeki dizeler yazılı parşömen kagıdı masaya koyarken kusura bakma bu şartlarda ancak bu kadar oldu dedi ve oradan kaçarcasına uzaklaştı. Orada bulunan herkes bu gence bakıyor kimileri acır gözlerle bakarken kimileri nefret ve kinle bakıyordu. Ama o hiç kimseye aldırmıyordu. İçinde bulunduğu durumda kolundaki kelepçeli çavuş da dünya da umurunda degildi sanki dünya durmuştu zaman denilen kavram yoktu. Sadece cennette hurilere eş değerde bir güzel vardı gördüğü. Tüm bu olanlara şaşıran ve hayretle elline almaktan korktuğu biraz önce mahkumun kendisi için bıraktığı üzerinde bir şeyler yazılı kağıda bakıyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir kere daha dikti zümrüt yeşili gözlerini askerlerin arasında hiç kıpırdamadan duran ve kendisine bakan mahkuma. Sonra tüm cesareti ile kağıda uzandı eli. Hiç korkmadan kağıdı aldı sonra okumaya başladı dudaklarında hüzünlü bir tebessüm belirdi sonra yavaşca yerinden kalktı taş kesilmiş ve merakından ölecek haldeki mahkuma doğru yürüdü. Yanına geldiğinde elindeki kagıdı uzattı ama genç mahkum sanki yere düşecekti reddedilmekten korkmuştu yüregi burkulmuş nefes alamaz halde gelmiş bacakları artık kendiisini taşımayacak gibiydi Sonra birden çok derinlerden geliyormuş gibi ama kadifemsi bir yumuşaklıkta insanı etkisi altına alıp sarıp sarmalayan insanın içerisine huzur dolduran sesi duydu. Bu not eksik, adresin yok.gittiğin yeride yaz.genç mahkum kıpırdayamıyor konuşamıyor hiç bir tepki veremiyordu verecek durumda da degildi. Tecrübeli astsubay genç kızın uzattığı parşömen kagıdı aldı ve ona mahkumu götürüp teslim edecegi adresi yazarken gözlerinden de yaş damlaları süzüldü.sonra görev kutsal ihanet namertliktir. Bu tabloyu hiç yaşamak istemezdim dedi adresi yazdığı parşömen kagidi genç kıza verirken. İlk önce genç kzın arabası ayrıldı dinlenme tesislerinden. Sonra da askerleri. Bir kaç saat sonra Sivas kapalı ceza evinin kapısından içeri girdiler askerler getirdikleri mahkumu teslim işlemlerini tamamlayıp evraklarını imzaladıktan sonra tekrar birliklerine dönmek üzere oradan ayrılırken cezaevinde görevli infaz memurları da yeni gelen mahkumun eşyalarını arıyorlardı. Yönetmeliğe aykırı bir eşyası varmı diye kontrol ediyorlardı. Daha sonra gelen genç mahkumu bir koğuşa verdiler. Yeni yaşam yerine yavaş yavaş alışmaya çalışan ceza evinin bu yeni gelen ve ceza evi kayıtlarına ismi sungur diye geçen mahkum buraya geleli bir ay olmuştu ceza evi bahçesindeki akşam sayımından sonra koguşuna gelip ranzasına çıkarken ranzanın üzerideki zarf gözüne ilişti. Zarfın üzerindeki inci gibi kusursuz yazılmış yazıyı hiç tanımıyordu geldiği ceza evindeki arkadaşlarından biri gönderdi diye geçti içinden Sungurun. Zarfı telaşsız açtı sağdan soldan koğuş sakinleriinden gözün aydın diyenlere sağolun derken elindeki mektubun imza yerine baktı Ğülderya yazıyordu,sevincinden çığlık atmamak için kendisini zor tuttu. Ama koğuşçuya akşam yemeginden sonra koğuştaki herkese çay ikramının kendisinden olduğunu söyledi.Yüregi pır pırdı. Sevincinden yerinde durmuyordu. Anlatılmaz ki yalnızca içerisinde nefes alıp dolaşılabilen üstü açık bir mezarda yaşanan bu olay,bu duygu yoğunluğu, bu yıllarca cesaretle sürecek sevdanın başlangı. Kelimeler anlatmakta kifayetsiz kalır. Benim gibi ne tahsilli ne cahil arasat meydanında kalmış bir adamın gücü yetmez ki anlatmaya o anki Sungurun duygularını hislerini. Ancak anlatsam da ben anlatmayı becersemde okuyanlar anlar belki ama idrak edemezler. Kısaca yaşamadan ne anlaşılır ne de bilinir. Bu gelen mektup tam on yıl pervasızca, yüreklice ve cesaretle sürecek bir sevdanın başlangıcı oldu. Kaderin garip cilvesidir Sungur tanışmalarınını altıncı yılında önce idama mahkum oldu sonra ömür boyu hapse mahkum edildi. İşte bu ömür boyu hapse mahkum genç adamla sağlık personeli Gülderyanın sevdaları tam on yıl sürdü. Soğuk duvarların ve demir parmaklıkların çıkardıkları tüm engellere rağmen. Ama ne gariptir ki ihtilal döneminde idam edilmekten kıl payı kurtulan genç adamla zümrüt gözlü Gülderyanın sevdasında kavuşmayı nasip etmemişti yaradan. Onca yılın hasreti ve özlemi ile yüreklerindeki sevgiyi harmanlamış bu iki genç kavuşamadılar. Sungurun 1991yılında şartla salı verme yasasından tahliye olmasına 6 ay kala zümrüt gözlü cennet hurisi Gülderya'nın evleri yandı memleketinde Gülderya ve on iki kişi ailesi olmak üzere vefat ettiler.Gülderya' ya ve aile fertlerine Allahtan rahmet diliyorum.

18 Nisan 2009 6-7 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (25)
  • 15 yıl önce

    çok hüzülü bir aşk hikayesi gibiydi ama gerçek bir yaşam kesitiniz olduğunu öğrenince çok üzüldüm. yazık olmuş.

    tebrikler bu güzel yazınız için.

  • 15 yıl önce

    Çok hazin bir öykünün bir o kadar hazin sonuydu bu şair... içim acıdı.Yıllarca cezaevi yat/yıllarca zümrüt gözlün beklesin dışarda ve son an da ölümün kopardığı iki genç/iki büyük aşk... -Hani adam idamdan kurtuluyor da/kadın hiç akla hayale gelmeyen o faciayı yaşıyor. -Dedim ya dostum...çok hazin bir öykünün/çok hazin sonuydu... -İçim çokkkk acıdı. -Sayfana taşıdığın bu öykü bence yılların kutsanmış aşklarından biri.

  • 15 yıl önce

    Acı ..

    Kavuşamayan nice sevdalıların duyduğu acı yüreğime oturdu bir taş gibi🙂

  • 15 yıl önce

    çok üzücüydü..okurken bir sinama şeridi gibi canlandırdım gözümde.

    hissettim.

    hemde derinden..gerçek olduğunu bilmekmi beni bu kadar üzdü

    bilmiyorum ama kurgu bile olsaydı yine üzülürdüm.

    gerçek olduğunu bilerek okumak farlı geldi.

    ikidamla gözyaşım akmak üzere gözlerimden

    bu kadersiz aşk için..

    paylaşım için teşekkürler..

    ve gönülden tebrikler...

  • 15 yıl önce

    çok acı bir aşk hikayesi.. okurken çok duygulandım ve tüylerim diken diken oldu.. gerçek bir öykü olması üzüntümü kat ve kat artırdı.. başka diyecek birşey bulamıyorum..😅😅😅😅😅