Silgisiz II
BÖLÜM 2 – SESSİZLİĞİN İÇİNDE BÜYÜMEK
“Büyümek, bazen sadece susmaya alışmaktır.”
Genç Osman, yalnızlıkla kalabalık arasındaki farkı ezberliyordu. Herkes konuşuyordu; ama kimse gerçeği duymuyordu. Gençlik yılları, dışarıdan sağlam ama içeriden çürüyen bir duvar gibiydi. Defter kenarlarına karalanan cümlelerle yaşıyordu:
“Suskunluğum, sesimin yankısıdır.”
– Yağmurun Adını Sordum
İnsan büyüdükçe sadece boyu değil, sessizlikleri de uzar.
Osman on altı yaşındaydı ve artık sessizliğini saklamıyordu; taşıyordu.
Liseye giden o uzun yolun kenarında bir fırtına birikmişti içinde. Saçlarını geriye doğru taradığı sabahlarda aynaya bakıp, gözlerindeki soruyu okuyabiliyordu: “Olduğum şey mi olacağım, yoksa içimde susturduğum mu?”
Bu sorunun cevabını o yıl tanıdığı biriyle aramaya başladı: Zeynep.
Zeynep, sınıfa yeni gelmişti. Siyah çantası, solmuş bir defteri ve çok suskun bir gülümsemesi vardı. Kimseyle çok konuşmazdı ama Osman’la göz göze geldiğinde, bakışları kelimelerden daha uzun kalırdı.
Bir gün yağmur yağıyordu. Herkes koşarken, Zeynep okul bahçesinin ortasında duruyordu. Kollarını açmış, yüzünü gökyüzüne çevirmişti.
Osman yaklaştı.
“Üşümeyecek misin?” dedi.
Zeynep gözlerini açtı, gülümsedi:
“Ben zaten hep biraz üşüyorum.”
O gün, Osman ilk defa birine yürümek istedi.
Ama yıllar önce yerde bırakılan o çocuk, hâlâ adımlarını tutuyordu.
Biriyle yakınlaşmak, eski bir yarayı yeniden açmak gibiydi. Cesaret isterdi.
Zeynep onunla konuşmaya başladıkça, Osman yazmayı yeniden hatırladı.
Bu kez bir defter aldı eline. İçine, Zeynep’le konuşamadığı her şeyi yazdı.
Ve yazdığı her şeyi, bir gün vereceği bir zarfa koydu.
Mektup II
– 16 yaşındaki Osman’dan, Zeynep’e verilmeyen mektup
“Merhaba Zeynep,
Biliyor musun, yağmurun adını sormak istedim sana o gün. Çünkü senin gözlerinde hep bir yağmur vardı.
Belki de seninle konuşmaya korktum. Çünkü insan en çok korktuğu yerden sevilmek ister.
Ben hep sustum. Ama sustuklarımın içinde senin adın var.
Eğer bir gün bu mektubu okursan, bil ki sana hiç ‘merhaba’ diyememiş bir çocuğun sesidir bu.
Bir gün seni yağmurda yürürken görürsem, yanına geleceğim. Ve bu kez soracağım: ‘Adını söyler misin bana?’
Sevgilerle,
Osman.”
O mektup, asla verilmedi.
Zarfı yıllarca bir kitap ayracı olarak taşıdı Osman.
Ve her yağmurda, Zeynep’in adını tekrar hatırladı.
Ama hiçbir zaman sormadı.
2/5