Şimdi öykü zamanı

Bundan yıllar önce dinlemiştim.
Hani insan bazen kendi yalnızlığına gizlenmek ister ya, işte o zaman dinlemiştim.
Bir dağ evindeydim; elektrik yok, televizyon denilen o işgalci alet yok. Niyetim, tek arkadaşım olan pilli bir radyo ve birkaç şişe içkiyle ıssızlıktan bıkana kadar zaman geçirmekti.

Saati umursamadığım için, gecenin kaçındaydım bilmiyordum; bilsem de şimdi hatırlamam mümkün değil. Tuğla büyüklüğündeki radyomu bir kedi gibi kucağıma almış yanındaki arama düğmesini bir o yana bir bu yana çevirip duruyordum. Etkileyici bir batı müziğinin içinden sıyrılan seste kaldım.
'Şimdi öykü zamanı...'
İşte bu üç kelime beni birden yakaladı. 'Şimdi öykü zamanı...' Bu üç kelime mi güzeldi, yoksa bu üç kelimeyi söyleyen mi güzel söylemişti bugün bile kararsızım.
_____________________________

İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş. Savaşın sözde galipleri de mağlupları da yaralarını sarmaya başlamışlardı. Her şeyini kaybetmiş olan Rich, hayata kollarını yeniden sıvayarak mesleğine ve eğitimine uygun olmayan bir işe soyunmuştu. Pazarlama...

Gittiği kentin orta halli bir oteline yerleşir ve en az bir hafta orada koşuştururdu. Akşam vakti yakalaştığında yine orta halli bir lokantada karnını doyurup, o gün eline geçirdiği her hangi bir kitabı, otel odasının cılız ışığında okumadan uykuya geçmezdi.

Günlerden pazardı. Yarım kalmış işlerini tamamlamak için, bu yağmurlu kentte birkaç gün daha kalacaktı. Basit bir kahvaltıdan sonra, kendini sokağa attı. Kiliseye giden insanların arsından sıyrıldı ve dün aldığı kitabı iade etmek için Büyük Kütüphaneye yöneldi. Kitabı iade etti ve yeni bir kitap için yazarlar cennetinde dolaşmaya başladı. Bu kez bir aşk romanı bulmuştu.
Otele döndüğünde hiç vakit kaybetmeden iskemlesini pencerenin kenarına çekti ve okumaya koyuldu. Romanın son sayfalarına geldiğinde kırklı yaşına aldırmadan ağlıyordu. Aynı sayfalarda daha önceden dökülmüş gözyaşlarının izlerini fark etti. Romanın son sayfasının alt köşesinde ise çok küçük harflerle ve karmaşık bir el yazısıyla yazılmış adrese gözü takıldı. Bulduğu bir mercekle uzun süre uğraştıktan sonra yazıyı anlaşılacak bir şekilde başka kağıda geçirdi. Adresin altında da aynen şu yazıyordu. 'Eğer siz de ağladıysanız, lütfen bana yazın.'

Adı Meri'ydi... Rich, hiç vakit kaybetmeden ona özenerek bir mektup yazdı. Daha sonraki günlerde ondan da mektup geldi. Rich, yazdığı her mektubunda bundan sonra gideceği kenti ve kalacağı adresi de belirtiyordu. Bazen öyle oluyordu ki, o kente gittiğinde otel görevlisi anahtarıyla beraber bir de zarf uzatıyordu. Mektuplar sıklaştıkça yazılan her kelime büyük bir aşkın elçiliğini üstlenmişti. Rich, bir keresinde duygu ile donanmış zarfın içine fotoğrafını da koydu ve aynı şeyi Meri'den de istedi. Onun cevabı ise aynen şöyleydi. 'Benim canım sevgilim, şimdilik gizemli kalmayı tercih ediyorum. En kısa zamanda buluşmak dileği ile...'

Ve kadının yaşadığı şehirde buluşmaya karar verdiler. Meri zaten onu fotoğrafından tanıyordu. Kendini tanıtma yöntemi ise çok klasik olacaktı. Yakasında kırmızı bir karanfil ve elinde de beyaz bir gülle tren istasyonunda bekleyecekti.

Buluşma günü tren bütün hızıyla Meri'nin yaşadığı kente doğru yol almaktaydı. Kompartımanda tek başına oturan Rich, hayallerinin eşliğinde bir fotoğrafını dahi görmediği sevgilisine kavuşmak için sabırsızlanıyordu. Birkaç ara istasyondan sonra o muhteşem satırları yazan, o muhteşem duyguları tattırtan aşkına kavuşacaktı. Tren son ara istasyonda da durduktan sonra yeniden hareket etti. Biraz sonra kompartımanın kapısı açıldı ve sarışın bir kadın oturabilmek için izin istedikten sonra adamın karşısındaki yerini aldı. Nezaket gereği verilen karşılıklı selamlardan sonra Rich sıkılarak da olsa kadını süzmeye başladı. Harika biriydi. Otuz yaşlarında olmalıydı. Omuzlarına dökülen sarı saçları onu daha da güzelleştiriyordu. Kadın da Rich'e ısrarla bakmaya başladı. Bakışlarındaki davet dayanılmaz, sevgi dolu gülümsemesi ise baştan çıkarıcıydı. Tren istasyonda durmak için yavaşladığında birlikte kalktılar ve vagonun kapısına yöneldiler. Kadın Rich'e sık sık bakarak, ' hadi bir merhaba de ve başla söze,' der gibiydi; aslında, der gibi, değil tam da onu diyordu. Trenden birlikte indiler. Kadın, Rich'in yanından ayrılmak istemiyormuş gibi ona ayak uydurarak yürümeye başladılar. Adamın gözleri Meri'yi aradı. İşte oradaydı. Rich, sevdiği kadına yönelmişken birden durdu. Elli yaşlarında ve hiç de güzel olmayan bir kadın, elinde beyaz gül yakasında kırmızı karanfille bekliyordu. Sonra döndü üç adım ötesindeki sarışın kadına baktı. Kadın yine aynı havada, gözleriyle, gelsene, diyordu. Rich, kadına son kez gülümsedi ve tereddüt etmeden Meri'ye yöneldi. Gülerek yaklaştı elli yaşlarındaki sevdiği kadına.
Ve titrek bir sesle.
'Merhaba sevgilim!..'
Kadın şaşırdı.
'Siz kimsiniz efendim?'
'Ben... ben Rich...' diyebildi zorla.
Kadın gayet emin bir şekilde,
'Aradığınız ben değilim efendim.'
Rich ısrar etti.
'Ama... ama bu karanfil, bu beyaz gül...'
Kadın şaşkın ve anlamsız bir sesle.
'Haa... onlar mı?..' Biraz ilerde kendilerini izleyen deminki sarışın kadını göstererek, ' onları şu hanımefendi bir saat önce verdi ve burada beklememi rica etti, tabi para vereceğini de söyledi...'

Adam gülümseyerek sarışın kadına yöneldi...
"Merhaba Meri!"
_____________________________

Şimdi öykü zamanı, böyle bitti.
Aklımda kalanı, yani özünü aynen yazdım; ama anlatıma ve kurguya sadık kalmam mümkün değildi. Çünkü çok uzun yıllar önce dinlediğim bu öykünün asıl teması benim beynimde yer etmişti, başka şeyler değil.
Bu öykünün yazarını bilmiyorum. Bilmem de şart değil. O yazar, yazarlığını yapmış, böyle harika bir öyküyü kaleme almış; ben de bir aktarıcı olarak okumamış ve dinlememiş olanlara bunu ulaştırmak istedim.
Sevginin sıradanlaştığı bugünlerde, asıl aşkın asla ve hiç bir şeye değişilmeyeceğini anlamak ve anlatmak güzel olur, diye düşündüm.

17 Ocak 2010 5-6 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    Bir romanın ya da filmin özeti gibi görünse de güzel bir öykü. Klasik yanı ağırlıklı. Kadının ve erkeğin seçip izlediği yöntemler bilindik ise de sürükleyici ve etkileyici. Acı ve sevinç karışımının sardığı yürek çarpıntıları, gözleri nemlendirebiliyor.

    Kutluyorum.

  • 13 yıl önce

    yıllar önce dinlediğiniz bu güzel öyküyü bizimle paylaştığınız için teşekkürler anlatımdaki akıcılığı kutlarım 😙