Siyah Papatya

Şehrin aynı yoğunluğuna devam ettiği, martıların simit arayışı içerisinde olduğu bir gündü yine.Caddelerden akıp giden insanlar,yol kenarlarındaki kaldırım çiçekleri, her şey yerli yerindeydi. Ama öyleyse bu şehri sarıp sarmalayan hoş koku da neydi ?

O sırada bir kahkaha sesi geldi şehrin içindeki parmaklıklı alandan.Sanki herkesin bu sesi dinlemesini istercesine suskundu şehir.Caddelerden akıp giden insanlarsa ellerinde şemsiyelerle yığılmışlardı bir sokağa.Küçük bir kız çocuğu duruyordu tam orada.Sarı saçları,doğayı kıskandıracak güzellikte yemyeşil gözleri ve pamuk şekerden pembeleşen yanakları ile herkesin dikkatini çekmişti bile.Tüm tanıdıklarını burada gören küçük kız şaşırmıştı biraz da aslında.Ama çok da umrunda değildi.En  sevdiği mavi ayakkabılı çocuk buradaydı ayrıca tokasının aynısından istediği kıvırcık saçlı kız da.Ne kadar da mutluydu istediği tokayı aldırma fırsatı bulmuştu işte.

Ama anlam veremediği bir kırgınlık vardı içinde küçük kızın.Sanki minik bir diken varmış gibi acıyordu kalbi.Ama hiç bir şey üzemezdi onu. Hem papatyalı kolyesi de yanındaydı papatyalı bilekliği de.Babasından bir papatya çayı istediğinde  minik kızdan keyiflisi olmayacaktı.

Evet...

Çok severdi o papatyaları.Babasına papatya çayı yaptırtır,annesinden saçlarına papatyalı tokasını bağlamasını isterdi hep.Odasında oyuncaktan çok papatyaları vardı , zaten orası bambaşka şaşırtırdı herkesi.

Her şey güzel ilerlerken bir farklılık daha sezdi minik.İnsanlar neden somurtup duruyordu ? Her birisinin yüzünde anlam veremediği bir hüzün vardı sanki.İstediği arabayı alamamışlardır diye geçiştirdi minik içinden yine.Yerde kutular dolusu papatyaların içinden bir demet aldı eline.Güzelce içine çekti bu hiçbir şeye  değişmediği kokuyu.O sırada çığlıklar belirdi uzaktan, sorgularcasına  yere koydu papatyaları.İçini boğan siyah giymiş akrabalarının içerisinden sıyrıldığında annesini gördü küçük kız.

Yüzüne ne olmuştu öyle ?

Ayrıca neden herkes onu ayakta tutmaya çalışıyordu ?

Annesi değil miydi düştüğünde onu kaldıran ?

 Anneler de düşebiliyor muydu yani ?

Kafasındaki soruları kenara bıraktığında annesinin yanına adımladı ve kocaman sarıldı annesine.Annesi ise her zamankinden daha sıkı sarıldı ona.Minik gayet memnundu bu durumdan.Ama aniden aklına gelen soru ile annesinin omzundan kaldırdı kafasını.Ve hep korktukları o soruyu sordu işte ...

Babam nerede ?

Küçük kız bu soruyu sorduğunda acıyla baktı herkes ona.Annesi ise zaten zorla duran ayaklarını salmıştı yere.Ne hata yaptığını anlayamadı küçük kız.Babasını sormuştu sadece.Ama o an sadece özür dilemek geldi içinden.Annesi ise gülümsedi bu sefer merhametli kızına.

Tek bir kelime çıkabildi sadece dudaklarının arasından 

Gitti...

İşte o an durmuştu dünya ...

Kucakladığı güneş kaymıştı elinden.

Uçurtması gökyüzüne hapsolmuştu tam o an ...

Diğerleri kıza açıklama yapma isteği duysalar da çoktan anlamıştı o...

Yere koydukları yeşil örtülü tabutun üstüne kapandı minik kız.Çamurlanan mavi elbisesini önemsemeden sarmaladı onu, babasını ...

Kim bilebilirdi ki artık onun papatyalardan nefret edeceğini...

Her çiçek gördüğünde kopartmak isteyeceğini.

Peki ya küçük kız nereden bilecekti artık  kimsenin ona dondurma almayacağını ?

Nereden bilebilirdi papatyanın kokusundan çok babasının kokusunu sevdiğini.

Ve tüm beyazların siyaha dönüşeceğini...





26 Ocak 2022 3-4 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar (4)
  • 2 yıl önce

    Vakit tamam seni terk ediyorum... diyor bir şarkıda. Vakti dolanlar giderken seyir defterinden, geri kalanlara çöküyor ağrılı bir iç trafiği... Güzel bir deneme okudum Teşekkürler Gizem Hanım... T

  • 2 yıl önce

    Papatya kokusunda baba özlemi hüzünlü de olsa güzeldi yazarımızın kaleminden dökülen öykü