Uyuyan Sınıf 8.Bölüm
UYUYAN SINIF
Sınıfta kalanların değil hayatta kalanların sınıfı
8.BÖLÜM
YAZAN:OĞUZ BATIN
Cumhuriyet Lisesi’nde hüzünlü bir hazırlık vardı. Günlerdir 10 Kasım için hazırlık yapan öğretmenler ve öğrenciler, bu yıl Atatürk’ü çok daha anlamlı bir şekilde anmayı istiyordu. Özellikle “Uyuyan Sınıf”, 29 Ekim’de gösterdikleri başarıdan sonra gözleri üzerine çekmişti. Şimdi ise yeni bir sınavın eşiğindeydiler.
Okulun koridorları Atatürk posterleri, özlü sözler ve siyah beyaz süslemelerle donatılmıştı. Her sınıf kendi köşesini hazırlamış, panolara öğrencilerin yaptığı resimler ve yazılar asılmıştı. Edebiyat öğretmeni Mesut Bey, öğrencilerine sessizce şöyle dedi:
“Çocuklar, 10 Kasım sadece bir matem günü değildir. Atatürk’ü anarken, onun fikirlerini yaşatmak da bizim görevimizdir.”
Uyuyan Sınıf’tan Arda, defterine son kez bakarak,
“Hocam, ben Atatürk için yazdığım şiiri okumaya hazırım.” dedi. Yanında oturan arkadaşı Melis ise elinde tuttuğu mektubu gösterip,
“Ben de Atatürk’e hitaben yazdığım mektubu okuyacağım.” diye ekledi.
Müdür yardımcısı Duru Hanım, sessizce koridora baktı. O an okulun her köşesinde bir ciddiyet, bir saygı hakimdi. Saatin dokuzu beş geçmesine dakikalar kalmıştı.
10 Kasım sabahı okulun bahçesinde toplanıldı. Hava serin ve hafif pusluydu. Saat 09.05’e yaklaşıldığında derin bir sessizlik çöktü. Zil çaldığında bütün öğrenciler ve öğretmenler tek sıra halinde hazır bekliyordu.
Bir anda siren sesi yükseldi. Tüm okul saygı duruşuna geçti. Bahçedeki sessizlik, sadece bayrağın dalgalanma sesiyle bozuluyordu. Öğrencilerin gözlerinde hüzün, dudaklarında ise gurur vardı.
İki dakikalık saygı duruşunun ardından hep birlikte İstiklal Marşı söylendi. Sesler aynı anda yükseldi, marş bitince bahçede derin bir iç çekiş duyuldu. Velilerden bazıları gözyaşlarını gizlice sildi.
Ardından tören okul salonuna taşındı. Salonun ortasında dev bir Atatürk posteri asılıydı. Sahnenin kenarında siyah beyaz karanfillerle süslenmiş bir kürsü duruyordu. İlk konuşmayı okul müdürü yaptı:
“Bugün, ebediyete intikal edişinin 87. yılında Atatürk’ü anıyoruz. O, yalnızca bir lider değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşudur.”
Konuşmanın ardından sıra öğrencilerin hazırladığı programa geldi. Uyuyan Sınıf heyecanla sahnenin arkasında bekliyordu. İlk olarak Arda sahneye çıktı. Elinde titreyen bir kağıt vardı. Mikrofonu eline aldığında sesinde derin bir duygu hissediliyordu:
“Ey Büyük Atatürk,
Senin ışığınla aydınlandık.
Karanlığa düşeceğimizi sandığımız anlarda,
Yolumuzu gösterdin.
Bugün sen yoksun, ama izindeyiz.
Senin bıraktığın mirası,
Ellerimizle geleceğe taşıyacağız.”
Arda’nın sesi titreyince tüm salondan duygulu alkışlar yükseldi. Ardından Melis sahneye çıktı. Gözlerinde yaşlar vardı. Atatürk’e yazdığı mektubu okumaya başladı:
“Sevgili Atam,
Ben Cumhuriyet Lisesi’nin küçük bir öğrencisiyim. Senin bize armağan ettiğin Cumhuriyet sayesinde okula gidiyor, özgürce konuşabiliyorum. Sen olmasaydın, belki de ben bugün burada olamayacaktım. Sana minnettarım.”
Salondaki pek çok kişi gözyaşlarına hâkim olamadı.
Gösteriler devam etti. Uyuyan Sınıf’tan bazı öğrenciler “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”ni ezberden, yüksek sesle okudular. Her cümle salonun duvarlarında yankılandı:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir!”
Ardından koro sahneye çıktı. Hep birlikte **“Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar”**dan birkaçını söylediler. “Fikrimin İnce Gülü” çalındığında salondaki herkes eşlik etti. Hüzün ile sevgi aynı anda kalpleri doldurdu.
Müdür yardımcısı Duru Hanım, sahneden inen çocuklara sarılarak,
“Gözlerim doldu. Atatürk’ün ideallerini ne kadar güzel anlattınız.” dedi. Mesut Bey ise başını gururla salladı:
“Bugün, Uyuyan Sınıf yalnızca bir sınıf değil, Atatürk’ün izinde yürüyen bir nesil olduğunu gösterdi.”
Törenin sonunda tüm öğrenciler ve öğretmenler sahnede toplandı. Dev bayrağın önünde el ele tutuşarak sessizce bir dakikalık saygı duruşunda bulundular. Ardından Mesut Bey, salona dönerek son sözlerini söyledi:
“Çocuklar, Atatürk bizden fiziksel varlığıyla ayrılmış olabilir. Ama fikirleri, eserleri ve Cumhuriyetimiz hâlâ bizimle. Onu unutmadık, unutmayacağız. Sizler, geleceğin umudusunuz.”
Tören bittiğinde salonu derin bir sessizlik kapladı. Öğrenciler ağır adımlarla dışarı çıkarken, Arda arkadaşlarına fısıldadı:
“Bugün hissettim ki, Atatürk aslında hâlâ bizimle. Onun ışığı hiç sönmeyecek.”
Melis gözyaşlarını silerek gülümsedi:
“Evet Arda, biz yaşadıkça onun idealleri de yaşayacak.”
O gün Cumhuriyet Lisesi’nde yapılan tören, sadece bir anma değil, aynı zamanda Atatürk’ün mirasının genç kalplerde yeniden filizlenmesi olmuştu. Ve Uyuyan Sınıf, artık gerçekten “uyanmış” bir nesil haline gelmişti.


Senin bize armağan ettiğin Cumhuriyet sayesinde okula gidiyor, özgürce konuşabiliyorum. Sen olmasaydın, belki de ben bugün burada olamayacaktım. Sana minnettarım.”
yıllardır bu fikrin doğruluğuna inanmakta zorlandı yeni nesil dini ve siyasi baskılar yüzünden yine de her şeye rağmen düşünceyi muhafaza edenlere selam ve şükranla Oğuz bey
Çok değerli bir paylaşımdı yazınız teşekkürler