Verin Yeşilimi

Her çocuğun sahip olmak istediği bunun dışında sahip oldukları bir şeyler vardır.Benim hiçbir şeyim yok diyemez kimse.Her çocuğu oyalayacak mutlaka bir şeyler vardır.Varlık içinde yaşayan bir çocuğun ben örnek vermesem de tahmin edilecek bir sürü oyuncağı vardır.Boylarından büyük oyuncak ayıları,odalarını süsleyen oyuncak trenleri,bilgisayar oyunları...Varda var yani.
Orta gelirli bir ailenin evladının da belki vardır bunlardan ama onların ana malzemesi plastik bir top yada oyuncak bir bebektir.Bazılarının oyuncağı ise taşlar ve taşlardır.Üst üste dizilmiş küçük küçük taşlar ve bunları devirecek yetmiş kiloluk bir erkek elinin üç parmağının büyüklüğü kadar bir taş.Evde sobanın üstünde demlenen çayın demliklerine bakıldığında şekilden şekle girip gördüğümüz suratımızdır bir oyuncakta.İşte ben bu oyuncakları kendine eğlence yapanlardanım.
Sabretmekle,şükretmekle tanıştım çocukluğumda;onlarla büyüdüm,onlarla yol aldım,onları yanımda besledim.Bir şikayetim olmadı hiç.Ben değil Ali'nin de,Ersin'inin de hiç bir tane şikayetleri olmadı ne sabretmekten ne şükretmekten..
Her şeye rağmen gülmeyi öğrenebildik.Üç arkadaş ne bir gün zorla güldük ne de olur olmaz şeye kolayca ağladık.Ben ve iki arkadaşım kendi hayatımızda geçinmeyi başarabildik...

Ben Ali ve Ersin köyümüzün en yaramaz bir o kadar da anlattığım gibi olgun çocuklarıydık.Onlar benim hayatta ki en büyük desteklerimdi.Kendimizin farkında olduğumuzdan bu yana birbirimizi kardeş bildik;her zaman bir tarafımda Ersin bir tarafımda Ali vardı.İnsanın böyle dostları olduktan sonra oyuncakta pek bir önem taşımıyordu.İster elimin altında bir oyuncak olsun,ister bulunmasın.Onlarda aynı düşünceydiler.Hayatta gülebilmenin değerini en iyi hesaplamış olan bizim en büyük eğlencelerimiz köyün yolunun bittiği ağaçların başladığı dağlık yerdi.Köyümün kahverengi topraklarında koşar koşar dururduk.Taşlarımızı yıkmaya çalışır ağaçlardan başka bir şey bulursak saklambaç oyunlarında saklanmaya çalışırdık.Çam ağaçlarının uzun dalları olmadığı için Nurdane ninenin yaşlı ağacını ziyaret eder dallarında iki kolumuzu uzatıp ellerimizle sımsıkı tutup var gücümüzle bedenimizi arkaya öne sallardık.Nurdane ninenin bize kırık penceresinden çıkıp bağırması üzerine bedenimizi harap etme durumu kısa sürüyordu.Kısa sürmüş olsa da bu eğlencelerimiz şimdi bile aklımda her saniyesi.O güzelim saniyelerin hasretindeyim şimdi...
Hastayım,yaşlıyım demeden bizi bahçesinden kovan Nurdane ninenin bağırmaları hayatımızdan bir parça olmuştu.O bizi kovsa da biz her gün o bahçeye gitmekten usanmıyor,kaçınmıyorduk.Eğlencesi de bu ya zaten...Bu kaçışmalar sonucu yüzümüzde meydana gelen bu gülüşler hayatta sahip olamayacağımız değerlermiş...
Nurdane nine;nine diye hitap etmemden anlaşılacağı gibi yaşını başını almış,iki kızını da evlendirmiş,beyini öteki dünyaya uğurlamış,koca tahta evinde tek kalmış bir kadıncağızdı.O yalnızlığına rağmen hem ruhunu hem de bedenini pek yormamış olmalı ki bizi kovarken çıkardığı sesler pek sağlıklı idi.İşte bu kadıncağız bizden o kadar sıkılmış ki bir gün bizi yanına çağırdı ve bir daha buraya gelmememizi söyledi.Tek eğlencemizi elimizden aldı sanarken bu aksi kadın üç yıl önce bizim oynadığımız ağaçlık yerlerden bir yere elma ağacı diktirmiş Ahmet amcaya.Damadı Ahmet amca bizi ağacın yanında götürdüğünde hem kırmızı küçük elmaları gördük,hem de hayatımızın oyun bahçesini belirleyen bu ağaçla karşılaştık.Nurdane ninem ne de iyi yapmışsın!Nurdane ninenin ağacı kadar yaşlı olmasa da bu ağaç bizim çocukluğumuzu hatırlatacak en güzel canlı oyuncaktı.Çocukluğumuzu bu ağacın altında geçirdik,lisede piknik için geldik.Nurdane nineden verilmiş hediyemizdi...
Her ne kadar çocukluk,lise derken yılla beraber uğurladığımız Ersin ve Ali ile yollarımız üniversite de ayrılmıştı.Ersin Sivas'a,Ali Mersin'e,bense Eskişehir'e öğretmenlik okumaya gitmiştim.Hayatımızın en heyecanlı yıllarına nihayet girdik derken Ali'yi ve Ersin'i beraber köye gelirken aynı arabada bulunduğumuz trafik kazasında kaybettim.Bu benim hayatımın en büyük yıkımıydı.Halamın yanında annemi ve babamı kaybetmiş olarak yaşasam da Ali ve Ersin'in ölümü bambaşka bir kayıp olmuştu.Üniversiteyi bitirdiğimde kardeşlerimi ölüme uğurlayalı iki yıl olmuştu,ilk öğretmenliğimi vekil olarak yapmak için kendi köyüme gidecektim.Bir daha ki KPSS için köyümde çalışacaktım.Çocukluğumun,gençliğimin geçtiği,Ali'min,Ersin'imin ayak izlerinin bulunduğu köyümde...Köye gelmiştim ama önce ziyaret etmem gereken bir yer vardı.Elma ağacımız...Bir insan gibi özlemişim onu.Onun yoluna doğru yürüdüm.Ağacımın yirmi metre kadar yakınına geldiğimde,yanında ki ağaçların seyrekleştiğini ve seyrekleşmeye devam ettiğini gördüm.Çünkü ağaçların kesildiğine şahit olmuştum.Güzel ülkemin tükenen ağaç nüfusuna benim köyümün ağaçları girmemeliydi.Biraz daha yaklaştıktan sonra ağacımın etrafındakilere seslendim;?Hey usta ne oluyor??Seyrek saçlı bir adam elindeki testerenin çalışmasını durdurarak,?Ne olsun evlat kış geliyor,?dedi.Cevap verdim;?Fakirlik desene...?Adam elindeki elektrikli testereyi bırakarak;?Öyle ne yapacaksın evlat??dedi...Aramızda sakin geçen bu konuşma bir süre sonra yerini gürültüye verdi.Bu gürültü aramızda geçen şu konuşmayla başladı:
?Yazık değil mi güzelim ağaçlara usta??
?Bir işe yaramıyor ki!?
?Yaramaz olur mu faydaları anlatmakla bitmez...?
?Oğlum ben bilmem.?
?Bileceksin usta bileceksin bırak elindekini...Ağaçları yok etmeyin...?
?Oğlum ağaç olsa ne olur olmasa ne olur??
?Amca diyorum ya ağacın faydaları anlatmakla bitmez.Şu havanın güzelliği onun sağladığı oksijenden,?
?Karışmayasın geri çekil evlat sen.?
?Olur mu ne çekileceğim?Orası benim oyun alanım.? Konuşmaya orada bulunan diğer insanlarda katılmıştı.Suçtu bu yaptıkları...Tekrar söze başladım,?Suç değil mi bu yaptığınız izin var mı gerekli yerlerden??
?Evlat sen boş versene ya!?
?Korkunuz mu var?Şikayet edebilirim sizi.?Seyrek saçlı o adam bana cevap verecek gibi gözükmüyordu.Yanında ki orta yaşlarda ki,uzun boylu,bıyıklı adam atıldı,?Bizim ihtiyacımız olan devletin ağaçları değil şurada meyve vermeyen verimsiz elma ağacı.?Gösterdiği ağaç bizim elma ağacımızdı.Bütün ağaçların yok olmasını düşünmekten daha çok canımı yakmıştı bu.Ağacın yanına gittim.Üzerine yazdığımız isimlerimiz,çocukluk flörtlerimiz,tuttuğumuz takımların ismi duruyordu.Elma ağacımın yanında gözlerim dolmuş bir şekilde itiraz ettim ;?Bu ağaç benim çocukluğumun ağacı.Kardeşlerimin ağacı kestirmem,?dedim kesin bir dille.Yüksek seste ki bu ikazımızı aldırış etmeden eli testereli insanlar aramızda ki münakaşayı gören Ahmet amcanın gelmesiyle oradan ayrılmışlardı.Ahmet amca ile hasretimi köye verircesine sarıldık.?Seni yolda karşılayacaktım Mustafa Kemal'im.Ama şimdi neden sinirlisin??diye sordu.Cevap verdim ;?Elma ağacımızı keseceklermiş.Diğerlerini de kesmişler.Şikayet falan dedim,sahipsiz elma ağacımıza göz dikmişler.?Sinirli sözlerime karşılık Ahmet amca ,?Sen gideceksin bir seneye kalmadan bırak kessinler,?dedi.Üzülmüştüm.Ahmet amcanın da emeği vardı bu ağaçta ama o böyle düşünüyordu.Sustum.O gün tanıdık herkes beni kucaklayarak karşıladı.Yaşadığım bu olayı anlattığım benden beş yaş kadar büyük olan,çocukluğumuzda bize ağabeylik eden Akif abi ,?Benim de çocuğum orada oynuyor.Ali'nin,Ersin'in ve senin yerinde Mustafa Kemal,korkma bir şey olmayacak korkma!?dedi.
Boşuna korkma dememiş ertesi gün erkenden beni ağacın oraya götürdü.Oğlu Muhammed ve bir çok arkadaşı oradaydı.Sadece onlar mı beni seven pek çok insan.Köyün yabancısı değiliz ya ne de olsa...Akif abi dikildiğimiz toprağa oturarak toprağa beş parmağını açıp vurarak,?Otur şöyle kessinde görelim kim kesiyorsa!?Hemen oturdum.?Bak bu insanlar,oğlum senin için burada,?dedi.Çocukluk hatıramı kestirmemek için bir şey yapacak olmak harika bir duyguya soktu beni.Rahmetli arkadaşlarımın anısına bu ağacı kestirmeyecektim.Küçücük köy ya duymuş herkes ağaç hikayemizi.Gelen geçenler bizi görünce hayretle bakıyorlardı.Öyle ya koca koca adamlar bir ağaç için...Ama değer her şeye değer bu ağaç.Ağacı kesmeye gelenler bizi görünce şaşırmışlardı.Biz ağacı kestirmeyiz diye bağırıyorduk.Daha sonra jandarma da geldi.O adamlar ise çoktan kaybolmuştu.Benim ve kardeşlerimin ağacı kesilmeyecekti.Akif abi ile köye miras kalmış elma ağacımızı kurtarmıştık.Akşama kadar süren maceramız son bulmuştu.Ağaçlarımızı yok etmeye çalışanlar ise tahmin ettiğim gibi devletten ne de işletmeden izin almışlardı.Ayrıca ağacımızın etrafı koruncaktı tel örgüler çekilecek sözünü almıştık.

Rahmetli arkadaşlarımın ve benim oyun alanımın en güzel malzemesi elma ağacımız için verdiğim bir günlük kısa mücadeleden ve dostlarımı da bir kez daha böyle andıktan sonra hayatın bana ne getireceğini bilmeden,içimde tarifsiz huzur ve dileklerle lojmanıma doğru yol aldım...

08 Ağustos 2009 9-10 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar