Yüzbaşı Kemal - Dördüncü Bölüm
Nesrin okulunun son bir yılını ve ihtisas süresini Zafer ile 
evlendikten sonra tamamladı. 
Bütün ideallerine kavuşmuş beyin cerrahı olarak göreve de 
başlamıştı.
 
Her ikisi de çok mutluydular, çok sevdikleri işleri ve büyük 
bir sevgiye dayalı evlilikleri vardı.
 
Nesrin'in anne ve babası arada bir kızlarına ve damatlarına 
takılıyor. 
Bu mutluluğun meyvesini görelim artık, bir torun sahibi olmak 
için bizi daha fazla bekletmeyin diyorlardı.
 
Aslında Nesrin ve Zafer'de artık çocuk sahibi olmanın zamanı 
geldiğini düşünüyorlardı. 
 
Kuşçu televizyonun karşısında döndüğü geçmişini hatırlarken
zaman zaman yüzünde bir gülümseme oluşuyordu. 
Buraya kadar her şey çok güzeldi yaşadıklarının bundan sonrasını 
hatırladığında ise yüreğini inanılmaz bir acı kapladı.
 
Birden bire yattığı yerden fırladı. 
Sanki devamını hatırlamak istemiyordu. 
Geceleri bir şeyler yemek alışkanlığı olmadığı halde o saatte 
mutfağa giderek bir şeyler atıştırmaya başladı.
 
Ardından bir ağlama krizine girdi. 
Sonra elini yüzünü yıkayarak yatağına gitti, az sonra da derin 
bir uykuya daldı. 
 
Sabah gözünü açıp saate baktığında inanamadı. 
Saat Dokuzu geçiyordu. 
Yıllardır hiç bu saate kadar uyumamıştı. 
Telaşla kalktı hazırlandı ve iskelenin yolunu tuttu.
 
Kuşçunun tam aksine Sayde ise o sabah çok erken uyandı. 
Uyanır uyanmaz ilk işi Şekerin yanına gitmek oldu. 
Bir süre yine Onu konuşturmaya çalıştı. 
Ancak Şeker akşam olduğu gibi yine tek kelime etmediği gibi
ötmüyordu bile, çaresiz bir şekilde ona sitem etmeye başladı
 
-Çok ayıp ama senin yaptığın. Anneye de mahcup ettin beni. 
Hadi konuşmuyorsun hiç değilse öt biraz...
 
Biliyorum Zaferden ayrılmak zor geldi sana. 
Ama sen onunla yalnızken de konuşmuyordun.
 
Hem sen benimle konuştun, Zaferle değil.
Ne olur masum masum bakma bana öyle
 
Sayde umutsuzca Şekerin yanından uzaklaşırken, 
annesinin "Kuşla kuş olma  Sayde, işe geç kalacaksın, 
hazırlan da çık" Sesiyle irkildi.
 
Yola çıktığında nasıl olsa daha çok erken geçerken 
Zafere uğrayayım da durumu anlatayım diye düşündü. 
Yolunu değiştirerek hızlı adımlarla dükkana doğru yürüdü.
 
Dükkana geldiğinde saat dokuzu biraz geçiyordu. 
O saatte çoktan açılmış olması gerekirdi. Ancak kapalıydı.
 
İçini bir endişe kapladı. Biraz bekledi, daha sonra yandaki 
komşu esnafa sordu. Onlarda merak ettiklerini, Zafer beyin 
hiç bu saatlere kalmadığını söyleyince endişesi iyice arttı.
 
İşine de geç kalacaktı. Keşke telefon numarasına alsaydım 
diye düşündü. Komşularından telefon numarasını istemeyi 
geçirdi aklından, ancak bunu yapmaya utandı.
 
Bir iki dükkandan burada bekleyin diye teklif aldı. 
Fakat bunu da kabul etmedi.
 
Daha fazla dayanamayarak, en son gelen esnafa telefon 
numarasını sordu. Ancak çevredeki dükkan sahiplerinden
hiç kimsede Kuşçunun telefon numarası yoktu. 
 
Genç kadın daha fazla iş yerine gecikmeyi göze alamadı. 
Yandaki dükkanın sahibine telefon numarasını bıraktı. 
Zafer bey gelince beni arasın diye rica ederek oradan ayrıldı. 
 
Hızlı adımlarla iş yerine doğru giderken elinde olmadan 
gözünden yaş gelmeye başladığını fark etti.
 
Birden ne oluyor bana neden bu kadar telaşlandım. 
Mutlaka kötü bir şey olması gerekmez ki, 
belki de bir işi çıkmıştır adamcağızın diye düşündü. 
 
Daha iş yerinin kapısından girerken cep telefonundan 
yabancı bir numaranın aradığını görünce, sesi titreyerek 
telefonu açtı. Telefondaki ses Zafer'in sesiydi.
 
-Özür dilerim, ben bu sabah ilk defa işe geç kaldım Sayde. 
Sen de uğramış ve bulamamışsın.
 
-Önemli değil, ben bir sıkıntımı var diye endişelendim. 
Sağlık haberinİ duydum ya hiç önemli değil...
 
-Ah! Ne büyük hata yaptım ben. Buraya kadarda 
gelmişsin.
 
-Öyle deme, üzülme ben yine uğrarım, hatta akşam 
uğrarım iş çıkışı, sana Şekerle ilgili soracaklarım var.
 
-Çok memnun olurum. Güzel bir çay demlerim ve 
hatamı affettiririm ben de sana.
 
-Lütfen! Hata diye bir şey yok, üzülme sakın.
 
Bu konuşmadan sonra her ikisi de derin bir nefes aldılar.
 
Sayde akşamüstü iş çıkışı koşar adımlarla kuşçu dükkanının 
yolunu tuttu. 
Yolda Şekerin neden konuşmadığını düşünüyordu. 
Dükkana yaklaştığında kalbinin hızla çarpmaya başladığını 
hissetti.
 
Kendi kendine söylenmeye başladı 'Allahım neler oluyor bana? 
Herhalde bu çarpıntı şeker konuşmadığı için değil' 
Zafer'le karşılaşmak neden bu kadar heyecan veriyor bana?
' Annem haklı mı yoksa?
 
Zafer ise o gün akşamı zor etmişti. İşe geç kaldığı için kendine
kızıyordu. Eğer geç kalmasaydım, sabah da görüşecektik 
düşüncesi akşama kadar kafasını kurcalamıştı. Akşamüstü ise 
artık yerinde duramıyordu. 
Durmadan kapının önüne gidip sokağın başına doğru bakıyor, 
sonra esnafın dikkatini çekmesin diye tekrar içeri dönüyordu.
 
Kadınsa dükkana yaklaştığında bir an durdu. 
Annemi arasam, ne yemek var acaba? Yemek güzelse Zaferle 
birlikte gitsek, Annem ne der acaba? Gibi bir sürü soru geçti 
aklından... 
Sonun da annesini aradı
 
Anneciğim ne yemek var? Sorusuna,
 
Yaprak sarması, çorba ve börek cevabını alınca elinde 
olmadan sevinçle bir çığlık attı.
 
Annesi ise şaşkınlıkla
 
'Hayırdır deli kız ilk defa mı yiyeceksin bu yemekleri, bu 
sevinç ne böyle? Diye söylendi.
 
-Hayır anneciğim, hayır... Hani Şeker konuşmuyor ya,  
Zaferle birlikte gelsek yemeğe diyecektim. 
Şekerin derdi neymiş bakalım o daha iyi anlar.
 
-Zafer mi?  Zafer' de kim
-Şey Kemal yani
-Kaç ismi var bu adamın Allah aşkına, Zafer, Kemal, 
Çakır ha bir de Kuşçu... 
-Neyse evet anneciğim, ne dersin?
 
-Ne diyeceğim? 
Hayır desem küseceksin, kurtuluş yok yani, bari bir 
de salata yapayım yanına.
 
-Canım annem benim!
 
-Neredesin sen şimdi?
 
-Dükkanın önündeyim, biraz otururum. Zafer ortalığı 
toparlayıp dükkanı kapatınca, birlikte geliriz.
 
-Tamam fazla gecikmeyin, elin adamıyla, tövbe 
estağfurullah.
 
-Canımsın benim, tamam gecikmeyiz, merak etme 
sen.
 
Sayde dükkana girdiğinde sevinçten gözleri parlıyordu. 
Bu durum hemen Zafer'in dikkatini çekti.
 
-Hoş geldin, yüzün gülüyor.
 
-Bilmem, farkında değilim, aslında gülmemem lazım, 
bir sorun var.
 
-Hayırdır?
 
- Şeker, Şekerle ilgili...
 
-Şeker mi? Ne oldu ki Şekere? Yoksa hasta falan mı?
 
-Yo hayır, telaşlanma, sadece dün akşam ve bu sabah 
bütün çabama rağmen tek kelime konuşmadı.
 
-Hım belki yeni evini yadırgamıştır. 
Sabret biraz bakarsın bu akşam konuşur.
 
-Aslında, benim başka bir düşüncem var, yani eğer 
sen de kabul edersen.
 
-Nasıl bir düşünce bu? Merak ettim doğrusu.
 
-Şey annemle görüştüm az önce,  güzel yemekler 
yapmış, bir de, bir de hani o geçen getirdiğim börekten,
 
Yani diyeceğim ki,  bizimle birlikte yemek ister misin? 
Hani beraber gitsek diyorum.
 
-Anladım, anladım ama çok ani oldu, şaşırdım desem 
yalan olmaz, annen ne der bu işe.
 
-Onu merak etme, bizi beraber bekliyor yemeye zaten.
 
-Anlaşıldı, sen her şeyi halletmişsin, bir tek benim evet 
dememe kalmış, ne yapalım, o börek için gelinir hani.
 
-Sadece börek için mi?
 
Bu söz üzerine ikisi de nasıl bir durum içinde olduklarını 
düşündü bir an, adamın heyecandan sesi titrerken,
Sayde'nin yanakları pembeleşiverdi.
 
-Ta, tabi ki değil dedi adam, o bir şakaydı sadece.
 Seninle birlikte ve yeniden Şekerle birlikte olmak çok güzel 
olacak.
 
-Sayde bir daha cevap vermedi. Sadece gülümsemekle 
yetindi.
 
Yarım saat sonra birlikte dükkanı kapatarak evin yolunu 
tuttular.
Eve geldiklerinde, sofra hazırlanmıştı bile,
 
Sofraya oturmadan önceki tanışma faslı görülmeğe değerdi:
 
Söze ilk başlayan Sayde'nin annesi oldu
 
-Adınız Zaferdi galiba.
 
-E evet hanımefendi Zafer, yani bir de Kemali var ben şimdi
daha çok Kemal ismini kullanıyorum.
 
- Anladım, benim ki de Nurten
 
-Çok memnun oldum efendim. Sayde hanımla tanışmamız tamamen 
bir tesadüf işte, sonucunda sizlerle birlikte yemek yemekte varmış
kısmette.
 
Nurten hanım konuyu değiştirmek istercesine,
 
-İşiniz güzel ve zevkli olmalı, hani ne bileyim, cıvıldayan kuşlar, 
bir de güzel çiçekleriniz varmış.
 
-Şey evet hanımefendi, oldukça güzel, Sayde hanım 
her şeyi anlatmış sanırım.
 
-Pek her şeyi anlattı sayılmaz, örneğin, bu işten önce başka iş yapıp 
yapmadığınızı söylemedi.
Ha bu arada bir de müzikle uğraşıyormuşsunuz sanırım.
 
Sayde ister istemez söze karışmak zorunda kaldı.
 
-Anneciğim, daha yemeğe oturmadan, çok soru sormadın mı 
Kemal beye? 
Hem daha önce ne iş yaptığını ben bile bilmiyorum henüz.
 
Kemal ortamı germek istemezcesine;
 
-Hayır lütfen hiç önemli değil,  sorsun tabi, evet elbette bütün 
hayatım boyunca kuşçuluk yapmadım. Bu işe sadece oyalanmak 
için başladım. Ancak çok sevdim ve devam ettim.
 
-Yani?
 
-Daha önce başka bir mesleğim vardı. 
Ordudan, yüzbaşılıktan ayrıldım ben...
 
-İki kadın birden şaşkınlıkla, yüzbaşılık mı? 
Diye aynı anda konuşunca,
 
Kemal
 
Neden o kadar şaşırdınız, evet yüzbaşılıktan ayrıldım.
 
Sayde susmayı tercih etti.
 
Ancak Nurten hanım yine dayanamadı ve
 
' Peki neden? ' Diye sordu.
 
Kemal onu kırmamaya özen göstererek, 
isterseniz bunu başka zaman anlatayım deyince,
 
Sayde atıldı ve elbette hemen sofraya oturalım dedi.
 
Annesi oldukça rahatlamıştı.  
Kemal'i gözü tutmuştu, kızı için kapıldığı endişelerin 
yersiz olduğunu düşündü.
 
Hep birlikte yemeğe oturdular.
 
Yemekte genelde geçmiş yılların müziğinden özlemle 
konuşuldu. Zafer onlara bir gün gitarını getirip, 
eski şarkıları söyleyeceğinin sözünü verdi. Tabi ki , sohbetin 
önemli bir konusu da Şekerdi.
 
Sayde Şekeri yanlarına getirmek istedi. 
Ancak annesi buna müsaade etmedi. 
Hele bir yemeğimizi bitirelim. Hem kahvelerimizi içeriz. 
Hem de Şeker hanımla ilgilenirsiniz diyince, çaresiz kabullendiler.
 
Bu arada  Kemal uzun zamandır böyle güzel yemekler yemediğini
 belirterek Nurten hanıma iltifatlar yağdırdı.
 
Ara sıra annesine göz ucuyla bakan  Sayde onun memnuniyetini 
gördükçe içinden gizli bir sevinç duyuyordu.
 
Yemek biter bitmez genç kadın önce kuşu yemek odasına getirdi. 
Ardından mutfağa kahve yapmak üzere gitti.
 
Bu arada Kemal'de müsaade isteyerek, Şekerin karşına geçip, 
'Hayat ne güzel' cümlesini tekrarlamaya başladı. 
Ancak Şeker garip sesler çıkarıyor fakat o cümleyi bir türlü 
söylemiyordu.
 
Kahvelerle odaya giren Sayde heyecanla sordu
 
-Konuştu mu?
 
Kemal 'Hayır konuşmuyor ' diye cevap vermek üzereydi ki,
 
Şekerin 'Hayat ne güzel' sözünü üç defa tekrarlaması, 
en çok Nurten hanımı şaşırttı.
 
-A a bak yaramaza nasıl da konuşuyor.
 
-Sayde sevinçle çığlık atarken, Kemal yine şaşkınlığını 
gizleyemedi. Nasıl oldu bu?
 İkimizin birden sesini duyunca sevgili kuşumuz konuşmaya başladı.
 
Şekerse onlar konuştukça, adeta çığlıklar atarak, 
'Hayat ne güzel' diye konuşmaya devam ediyordu.
 
Onun bu hali üçünün de kahkahalarla gülmesine neden oldu.
 
'Şuna bakın hele' Dedi Sayde 'Sanki ailesine kavuşmuş bir 
çocuk edasında'
 
Neşe içinde saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varmadılar.
 
Sonunda Kemal saate baktı ve çok geç olmuş, 
artık müsaade isteyeyim dedi.
 
Annesi Sayde'yi şaşırtan bir tavırla,
 
'Madem yalnız yaşıyorsunuz, her zaman bekleriz, en fazla
 sofraya bir tabak daha koyacağız, lütfen çekinmeyin istediğiniz
 zaman gelebilirsiniz.' Dedi ve iki kadın birlikte Kemal'i uğurladılar.
Devam edecek
