Zorlu Dönemeçler-2-B8-19-10-2007-25-10-2007
19-10-2007
Netice itibariyle Yasemini bakım evine göndermemeye karar vermiştim. Ama içimdeki yangın, zaman, zaman azaldı. Zaman, zaman da alevlendi. Geceleri acıktım diyen eşimi sanki kaybetmişim de bulmuşum gibi sevindiğim zamanlar da oldu. Kahvaltıdan sonra, cam önüne koltuğa oturttum. Ayaklarını, iki koltuk arasına koyduğum plastik koltuğa uzattı. Küçük sarı battaniyeyi üzerine örttüm Uyku hali devam ediyor. O devamlı soran, unutan, tekrar soran Yasemin yerine, zaman, zaman güzel gözlerini açıp bakan, sakin Yasemin geldi. Acaba, bakım evine yatırmak isteğimizden haberi vardı da, hislerini mi saklıyordu? Veya, Bülent'in kardeşi, Dr. Barbaros'un ?Alzheimer ilaçlarını kesin, bu yaştan sonra faydasından çok zararı olur, yalnız, kalbi için Moneket, ruhsal durumu için Cip ram verin' tavsiyesine uyduğumuz için miydi bu sakinliği?
Nerdeyse hergün?'Burası bizim ev değil, Beni evime götür''diyen, ?'olur' 'dediğim zaman, ?'Şimdi beni rahatlatın'' diye memnun olan, Bir bahane uydurup ?'götüremem''dediğimde, kıyameti koparıp, her türlü şiddet hareketlerine girişen, küfürleri sıralayan, yüzüme tüküren, ?'Ben seni adam sanmıştım, gözüm seni görmesin, ne sen benim semtime uğra, ne de ben senin semtine uğrayayım''diyen canlı, hareketli, fakat sıkıntılı, ter içinde kalan, elleri titreyen, gözleri şişek çakan, şakak damarları şişen Yasemini arar gibiyim! ?'Halsizim, üşüyorum, sakın beni yalnız bırakma, sakın beni bırakıp bir yerlere gitme' diye yalvaran Yasemin var karşımda. Baktıkça içim paralanıyor.
Gülşen de, Bülent de ?'Mantıklı ol! Sen kendi kendine yeter bir insansın!'' v.b. gibi tavsiyelerde bulunuyorlar ama nafile. İçimin yangınından haberleri olamaz ki?! Netice de Gülşen, Asuman hanıma telefon etti. ?'Bir müddet bu işi ertelemek istiyoruz'' diyerek, her ihtimale karşı, açık kapı bırakmak istedi.
Gülşen ile Bülent öğle yemeği yemediler, Ablasını da alarak, tapuda ayırdıkları dairelerinin vergi işlemleri için gittiler. Saat 1500 civarında eve döndüklerinde Gülşen'e sordum. Annenin durumundan şüpheleniyorum. Acaba, verdiğimiz Cipram az mı, yoksa çok mu geliyor? Barbaros'a sorsak mı.'? Gülşen de, Barbaros'un depresyon geçiren annesi ve kız kardeşi Gevher için ön gördüğü miktarlardan bahsetti. ?20mg+20 mg. Alıyorlar' dedi.
Bir anda, ilacın prospektüsü aklıma geldi. Okuduğuma göre günlük azamî doz 3X20mg.dı. Yine de tereddüt geçirdiğimiz için Dr. Barbaros'a sormak durumunda kalmıştık.
20-10-2007cumartesi
Gece ??acıktım, kahvaltı isterim'' demedi. Ama sık, sık tuvalete kaldırmak durumunda kaldım. 26 yıldır aynı evde oturduğumuz halde, tuvaletin yerini bilmiyor. Zaten yataktan da zorlukla kaldırıyorum. Muhtemelen yatak esnekliğini kaybetmiş, miadını doldurmuş da olabilir.
Dün İzmit'ten ortanca baldız telefon etmişti. Bu gün saat 1330 civarında geldi. Rahmetli babasının, çerçeveli, büyük fotoğrafını getirmiş. Bizde de hem albümde, hem de internet sitemde vardı. Ama ebatları küçüktü. ?'Bakalım ablam tanıyacak mı?'diye getirmişti.. Rahmetli dayımın fotoğrafı, resmÎ kıyafetiyle,. Büyütülmüştü. Fotoğrafına bakınca yüreğim cızz etti. Rahmetli benim hayatımın seyrini değiştiren muhterem insandı. Yasemin ise, babasıyla öğünür, ?'Ben, İsmail Hakkı Dinçer'in kızıyım''derdi. Ama babasının portresine şöyle bi baktı, ?'Kim bu adam, ben tanımadım'' dedi.
İzmitten gelen kız kardeşi Menekşe de, Gülşen, Gülcan, Bülent de, Yaseminin yeni halinden, davranışlarından memnun görünüyorlar, benim de teselli bulmam gerektiğini söylüyorlar!. Gerçekten öyle olmalıydım ama içimin sızısını bir türlü azaltamıyordum.
Menekşe, saat 1730 deki trene yetişmek üzere kalktı. İzmit'e vasıl olduktan sonra da telefon etti. ?'Yusuf ağabey, sana yardımcı olacağım, merak etme'' diyerek beni teselliye çalıştı.
Gülşen ile Bülent, akşam yemeği için davetli idiler, Arkadaşı Nejat paşalara gittiler. Ben yine akşam yemeğini Yasemin ile fakat iç sızısı ile yedim.
Gece yine, sık, sık tuvalete gitti. Sabah saat 0600 da ?'açıktım'' dedi. ?'Gülşenler burada, onlarla beraber yeriz'' Deyince, ??Peki'' dedi.
Yemek pişirme işi olmadığından, Gülşen'e, annesinin giymediği çamaşır ve kıyafetlerini, ayırmasını istedim. Ben de yanındayım. Onları ayırırken içimde bir hüzün duydum. San ki annesi ölmüş de, verilecekleri ayırıyormuşuz gibi bir duyguya kapıldım.
Hava yağmış, sonra da durmuştu. Ama yine de kapalı ve kasvetliydi. Gülşen, Ablasına telefon ederek, ö.sonra gelmek istediğimizi bildirmişti. Giysileri ayırmaya devam ederken, annesinin bana ?Coni' diye seslendiğini duydum. Epey zamandır bana böyle hitap etmiyordu. Salona gittim, Yanına oturdum. ?'Gülşen ile giymediğin çamaşır ve giysilerini ayırıyoruz''dedim. ?'sen git ama hemen bitirip gelin, beni yalnız bırakmayın''dedi. ve gözlerini kapadı.
Gülşen'e ?istersen sen git, annen ablanların merdivenlerinden belki çıkamaz' deyince, ?'Yok! Beraber gideriz. Hem belki onun için de bir değişiklik olur. Merdivenlerden çıkarken de yardım ederim'' dedi.
Gerçi iki sahanlık, 36 basamaklı merdivenllerden çıkarken biraz zorlandı ama, oradaki davranış ve sözlerinden dolayı sevindim.. İki kızını yan, yana görünce, ve onların erişkin iki kadın olduklarını anlayınca mutlu oluyordu. ?'Nasıl da birbirlerine benziyorlar''diyordu. Aslında hem görünüş yönünden hem de karakter yönünden farklılardı ama, anneleri şimdi öyle görüyordu.
Ayrıca yine ilk okuldayken ezberlediği şiirleri tekrarlayınca, içimdeki sızım biraz daha hafiflemişti.
Saat 1700 den itibaren, sık, sık ? ?eve gidelim'' dediği için de Gülcan' lara veda edip ayrılmıştık. Eve geldiğimizde, Bülent, sınıf arkadaşı Nejat paşa ile konuşuyordu. Anlaşılan bu akşam da evde olmayacaklardı.
23-10-2007 salı
Kahvaltı etmemiz saat 0930 u buldu.Bülent bize göre geç kalkıyordu.
Bülent, her şeyin üzerinde çok duran ve titiz davranan .pireyi deve yapan bir insandı. Gülşenin üzerine fazla gidiyor. Gülşen de sinirleniyor. İş münakaşaya kadar varıyordu. Örneğin babalarından kalma (Apartmanın arsası Yaseminin parasıyla alınmıştı) İki dairenin ayrılması, kendi üzerlerine geçirilmesi, münakaşa ettikleri sebeplerden biriydi. İkincisi ise, Annelerinden kızlarına bir şeyler kalsın düşüncesiyle, iki kız kardeş adına, bir kaç sene önce bankaya yatırdığım paraydı. Gülşen o tarihte, burada olmadığı için, Bankanın isteği üzerine, banka senedi üzerinde annelerinin imzası vardı. Bülent'in ve benim görüşümüz Gülşen buradayken, bu para işinin, iki kızın üzerine ayrı, ayrı geçirilmesiydi. Nasıl olsa, bu gün Salı olduğuna göre Gülcan da gelecekti. Gülşen ise bu işi kaç gündür sallıyordu. Neyse ki bu konu üzerinde, Bülent'in çenesi sayesinde anlaşmaya varılmış, Gülcan ile Gülşen bankaya giderek işlemi tamamlamışlardı.
Dairelerin ayrılması konusu ise daha karmaşıktı. Bazı seneler, emlak vergisini ödeme işlemleri unutuluyor, vergi cezaları ödemek durumunda kalıyorlardı. Yine Bülent'in çenesi sayesinde bu konu er, geç çözüme ulaşacaktı.
Ö. Sonra Gülcanın görümcesi Selma hanımla, çok sevdiğimiz, Bahri ağabey- Bedia yengenin büyük kızı Mehlika geldiler. Mehlika nın, üzüntüsü, ıstırabıyla, hayatı bir romandı ya! Kısaca. Mehlika halen, yetmiş küsur yaşında, işçi emeklisiydi. Seneler önce kocasından ayrılmış ama halen elli küsur yaşında, doktorların ancak kırk gün yaşar dedikleri, hasta kızına bakıyordu. İç Erenköy- Kastelli bloklarında kirada oturuyorlardı.. Oturduğu dairenin mal sahibesi, kirayı arttırmasını istiyor. Kirayı arttırmasına imkânı olmadığı için de kızını alıp, kız kardeşinin oturduğu Fethiye'ye taşınmaya karar vermişti.. Yaseminden helâllik almak maksadıyla da bize gelmişti. Ben dahil, Gülcan da Gülşen de onu gördüğümüz için çok memnun olmamıza rağmen, taşınma nedeninden dolayı da o kadar üzülmüştük. Yengesinden helâllik aldı, almasına ama, Yasemin, her şeyden habersiz, zaman, zaman cam önünde uyumaya devam ediyordu. Mehlika giderken üzüntümüz büsbütün artmıştı. Elimizden gelen bir şey yoktu. Ancak, ?'Allah işini rast getirsin'' demekle yetinmiştik.
24-10-2007
Kalkmadan önce elektrikli radyatörü salona getiriyorum. Yatak odasında ise, kısık olarak bütün gece yakıyorum. Nede olsa havalar artık soğuk gidiyor.
Gülşenler yarın Ankara'ya gidecekler. Bize de kalsın diye fazladan yemek yapıyor. Ben de fırsattan istifade, F.B.O.Evine gidip, hem tıraş olacak hem ilaç yazdıracağım. Ayrıca, öğle yemeği için pizza yaptıracağım. Diğer işler çabuk bitti de, Pizza pişirme saati 1100de başladığı için biraz beklemek mecburiyetinde kaldım. Eve geldim , ayranla, sıcak pizza çok uygun düşmüştü. Doğal olarak, Bülent, için bir değil iki pizza kafi gelmişti.
Bülentler, ö. Sonra Gevher'lere gideceklerdi. Bülent'in annesi hem katarakt ameliyatı olmuş, hem de yürümekte zorluk çekiyormuş....
Biz kaldık yine yalnız başımıza. Halbuki Gülşenlere alışmıştık. Bu sebeple midir? Nedir, yasemin yine farklı bir durum sergiledi. Güzel Gözleri pırıl, pırıl. Yine sorular sorular. ?İzmit'e gideceğim' demeler.... Oda kapılarını kapadı. Panjurları da öyle. Salona geldi ama, saat 1700da ??yatalım''istiyor. Zorlukla erken olduğuna ikna ediyorum.
Saat 1930 akşam yemeği yedik. Tuvalet ve dişlerini fırçaladıktan sonra yattı. Ben bulaşıkları makineye koyduktan sonra ( ki Gülşenler gelince makinede yıkıyoruz ) bu satırları yazıyorum.
25-10-2007
Allaha şükür bu gece devamlı yağmur yağdı. Gülşenler saat 0900da hareket ettiler. Onları selametledikten sonra yukarı çıktım. Aklıma arkalarından su dökmek geldi. Balkondan bir maşraba suyu döküverdim.
Yalnızlık ve acıların dindirmenin yolu çalışmakmış. Bu sebeple hemen işe başladım. İşe Gülşen' lerin kaldığı odadan başladım. Çarşafları ve nevresimleri değiştirdim. Makinede çamaşır yıkadım. Balkona astım.
Öğle yemeğini yemiştik ki kapı çaldı. Gelen Yaseminin arkadaşı Perihan hanımdı. ? ?Yemeğe beni ne diye beklemediniz ?' diye şaka yaptı. Gülşenin gidişine üzüldü. ?'Onu görmek isterdim'' dedi.
Yasemin, önce arkadaşını tanımadı ama, Perihan hanım çok konuşur cinsten olduğundan, anlaştılar. Ama arada bir sorgu-sual da devam etti. ?'Senin evin var mı? Kaç çocuğun var? Kocan var mı?'' Gibi... Sanki arkadaşının evveliyatını unutmuştu.
Arkadaşı giderken de, ?'Seni arabayla götürelim''dedi. Razı olmayınca. ?'eve gidince telefon etmeyi unutma'' diye de tembih etti.
Akşam namazını kıldıktan sonra, tuvalete girip, dişlerini yıkadı ve hemen yattı. Bana da ?'Sen nerede yatacaksın'' diye soruyor. ?'senin yanında'' deyince bu defa memnun oluyor. ?'Ben şu, şu işlerimi bitirip geleceğim'' Diyorum ?'Peki'' diyor.
. Ben de işlerimi bitirdikten sonra kırlentleri sırtıma koyup, yatağa uzandım, kitap okuyorum. ?'Atatürk, Atatürk'ü anlatıyor.'' Nur içinde yat Atam. Ne sıkıntılar çekmişsin!. Hâlâ Atatürk'e ihtiyacımız var ama ikinci bir Atatürk gelir mi?