4. Peron
yağmurlu bir akşamüstü yıkılır üzerine şehir
paslı köprülerde çınlayan ayak sesleri bizim
gözlerin, ölümle yaşam arasındaki perde
açıldıkça bir uçurum gibi derinleşir
ayrılığın geceye bıraktığı sis dağılır
kapanmayan yaraların sızısı ağır gelir
zamana direnen tüm hatıralar ve
peronlarda unutulmuş tüm bavullar buna dahildir
dağın yamaçlarından çiçekli vadilere uzanır ömür
ayrılığın meçhul dağlarına gölge düşüren gözlerindir
sanki serin akarsuların altında çokça yeşil bir orman
işte aşk orada gizlenmektedir
her baktığımda duyarım
içimde çağlayan o sonsuz daveti
aşk, celladına gülümseyen bir mahpus gibidir