Atîk

Kahve ve yemek kokuları alaya alıyorlar beni,
Eski bir şeylerden nüveler bulunduran sokakların.
Oradan geçişimin geç kalınmışlığını,
Dillerine dolayarak.

Çok eskiden yaşamış iyi bir adamın,
Defalarca kazınıp yeniden dökülmüş asfalt altında kalan ayak izine basıyorum.
İliklerim sızlıyor.
"Afedersin" ; diyorum, içimden.
İsteksiz kahkaha atıyor.

Minarelerin yükseliği ölçüsünde,
Dönen başıma aldırmadan,
Kulelerden çanlar çalınıyor.
Bir din adamı var, yüzünü seçemiyorum,
Sesi kulaklarımda çınlıyor.

Toz, toprak doluyor babamın aldığı ayakkabı,
Yüzyıllardır dokunulmamış bir milim yer bulmak için;
Kazıp duruyorum, dişlerimle.
Bir köpek kemiğine rastlıyorum.
Tiksinince şahsım, utanıyorum
Uluyor, ağlar gibi.

Yaşlı sakallarını sıvazlıyor.
Ama gözyaşı saklamıyor benim için.
Bastonuna yaslı duran ellerine ve dizlerine yüklenip,
Kalkıp gidiyor dünya.

30 Temmuz 2017 126 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (4)
  • 6 yıl önce

    Çok teşekkür ederim Cemal abi. Sağolasınız. Hürmetler.

  • 6 yıl önce

    Vurgu Ve betimler oldukça iyi

    Kutlarım Musa kardeşim 👍

  • 6 yıl önce

    Çok teşekkür ederim muhterem düşünceleriniz için Züleyha hanım. Umarım haketmişimdir. İnşallah daha fazlası için gayret göstereceğim.

  • 6 yıl önce

    'Dünya mı eskidi, biz mi? ' Hangi pencereden baksak bir sona tanık oluyor göz çukurlarımız. Ve gömüldüğümüz yer yaşamak ile ölmek arası o kısa mesafe. Varlık mı gerçek olan, yokluk mu?

    Öyle çok soru sordu ki şiir bana, öyle çok.. felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojisi, bilimi, sanatı ve dahasını çağırdı usum fakat dizeler kadar yetmedi hiçbiri. Gerçekten detaylı bir tahlili hak ediyor şiir.

    Gıpta bıraktım.