Bana Borçlusun Çıkar Üstünden Ömrümü

Baktım ki, bağıra bağıra benimle kuzen olduğunu iddia eden bir kâbus
Belli ki işsizlikten bunalmış soluksuz bana doğru koşuyor
Kaçamıyorum da... Varoluşçu yanım o gün izindeydi ondan herhalde
Ama dünyanın karnındayız ikimizde; ben ve kendim
Bir ağrının sebebi olarak yerimizi almışız içerde
Kendi kendime mi sordum yoksa başka birine mi sordum emin değilim;



Ben neyiz?



Yok ettiklerinin toplamıyım diyor
yontmaktan sıkılmış çılgın bir heykeltıraş benim adıma
Üstelik elinde de bir resim var gözümün içine içine sokuyor
Öyle sokuyor ki dünyayı ortadan ikiye yırtılmış gibi görüyorum
Şimdiki zaman taklidi yapan, çekildikçe çekilen bir k/ip boynuma sulanıyor
Ama ben ısrarla diyorum ki sevgililerini sürekli övmek için
Kelime avına çıkan akılları korkutulmuş şairlerden değilim
İnanmıyor ve benden hayatın ayrıntılı dokümanını istiyor
Tam bir empati savaşı; bükülen duyular hurdalığına dönüyor soyutsal varlığımız.


(Sana leyleklerle üç boyutlu çocukluğumu gönderiyorum Heja
Beyaz badanalı duvarlara kömür parçasıyla insan resimleri çizen
O kapkara masum çocukluğumun da .ıç ağzına.)



Biz nerdeyim? Diyorum



Burası herkesin birbirini tek tek ve itinayla öldürdüğü bir köy
diyor yüzü kanla onarılmış öykülerle kıpkırmızı ve dolgun yanaklı bir anı.
Topluca katledildikten sonra gelmişiz buraya
Atalarımız öyle söylüyor; ecdatlar şölenindeki konuşma metninden alıntı.
Sonra topluca uysallaşma pozisyonu aldık
Ne bileyim kardeş, adet böyleymiş
Ve az sonra toplu seks moduna alacaklar insanlığımızı
Düşleri sararmış bir fahişe sahnedeki yerini alacak
Ve inanmayacaksınız ama aynı anda en az ikibin tane adamın insanlığını boşaltacak
Ben bu filmi daha önce yarısından işemiştim.




Ama dünyanın karnındayız hala ikimiz; ben ve kendim
Durmadan çarpışıyoruz
Yansımamı görüyorum, yüzünde kırışık kelimelerle ütüsüz bir şiirden fırlamış
Başıboş bir tükürükten kaçıyor; her taraf salya uygarlığı kalıntıları.
Dilimi çürüten öyküler anlatıyorum ama durmadan anlatıyorum soluk almadan
İnsanlar ölüyor daracık sokaklarda köpek bolluğundan
Ölülerin gözlerinden korku çalıp
Dünyanın karnında röveşatayla kendime gol atıyorum
Artistlik yapma lan diyor kaledeki ben.





(Hamallara haber verdim yardım edecekler,
Kamyon dolusu bu yaşanmışlığı bu mahalleden bu akşam
Elbirliğiyle taşıyoruz
Bizi görünce perdeyi çeken tanrıçaların olmadığı bir yalnızlığa.
Bana borçlusun Heja; çıkar üstünden ömrümü.)





Bir taşı yumuşatmanın en iyi yolu akşamdan şaraba bastırmaktır
Sonra derin koma denen o semboller çıkmazından onarılmış bir halde çıkarıyorlar
Bütün gövdende haddini bilmeyen bir unutkanlık hissi
Bir türlü kim olduğunu anımsayamadığın birine;
'Seni hep başkalarının ağzıyla öptüm, affet seni'
diye sempatik ve ikinci tekil şahsiyetsizliğinde bir cümle kuruyorsun
Ne şimdi bu, günah çıkarmak mı?

Sonradan hatırladım adı Heja'ymış
'Sen öldüysen sevişmenin binlerce yolu var' diyordu uykumda bana hep
Aşkın ayakları altında ezilen bir izmaritmişim herhalde.


Ama o değil, ben halkının dizlerine sıkan bir ülkede
Hep topal yürümek zorunda kalan bir uruspi çucuğuyum
Gözlerinse, hani o kızı kızıl bakan gözlerin, benim siyasi görüşüm Heja
Dünyanın karnında durmadan çarpışıyoruz seninle.

Sessizliği dinle
Portakal kabuğu kokusu; aldatma.



Anladın değil mi
Sen öldüğümün en iyi kanıtısın.



Ekim 2009

14 Ekim 2010 55 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 15 yıl önce

    çok güçlü bir anlatım bugün bir kez daha hayran kaldım...dua ile....

  • 15 yıl önce

    bende bu hayat gerçeğini empati yaparak okudum fikirler ne olursa olsun hepimiz yaşamın bir paçasıyız ve kardeşiz tebrikler duyguları ifade eden şiirinize saygıyla.

  • 15 yıl önce

    enfes ve soluksuz bir şiir okuduğumun farkındayım, kutlarım değerli yüreğinizi...