Ben u Sen
1
Kışa uzanan kehribar bir üşüme
sıralanırken yalnızlığa
hayatın ötelediği sızısıyız,
oğul tutmayan pir pir u pak bir mutluluğun
bundandır, n/esiriyiz mısralarda pir u pak bir mutsuzluğun...
Dökülüyor motifi sonbaharın,
seyri düşen son imgeleriyiz şiirin.
yağmurda kaçışan sevgili.
yokluğunla sınandığım ardıl mevsimlerin gamında
unutuluyoruz, zavil makamı gibi.
unutuluyoruz, filiz vererek toprak kokan
su dudaklı sonbaharın s(o/a)natında.
Kirpiklerinin ucunda dalıp gidiyor
buğulu bakışları eylülün.
çoğalıyor bulutlara konan
yetim ve öksüz kuşların
hicaz biriktiren kanatlarında
bir çift su’s işareti.
debisinde biriken ıslak kelimeler içinde
küf tutuyor mecalim..
S/özü zemheriye soyunan ağaçların
vedaya meyilli hüznüyle
rengi nefesimde dem tutan gazellerde
yetimiyim sesinin...
Kala kalıyorum,
sensizliğin dilsiz hâllerinde
unutulmuş notasında aşkın
fa, bemol gam ve de grave, belki biraz es
kala kalıyorum,
soluk renkli telaşların lâ’sında.
anlamı d/üşüyor hicranın...
2
Sen(sizlik)le doldurduğum göğüs boşluğumda
iki soluk arası
hece hece çığıran avare bir segâh salınımı
hayatın, ikimize izin vermediği
kürdîli mevsimler gibi gelip gibi gidişinin
muhayyer eksikliği.
tarih kadar fecirden acemaşiran
gözlerine rast perdesi çeken dicle’nin ze/lâl seyriyle
hicazkâr bıraktığın bazalt karası sessizliğini
çizerek su(r)lara
kim/seNsiziyim ben u sen’in...
Güney
https://www.youtube.com/watch?v=q3BwfprbaS8&list=RDDAHfdCEetaQ&index=6
Grave: Bir müzik terimi olarak çok ağır anlamında
Ben u sen: Şiirde hem 1. Ve 2. Tekil şahıs anlamında hem de Diyarbakır’da bir burç ismidir.
https://bianet.org/yazi/sur-da-atan-kalp-177545 Şeyhmus Diken.
Diyarbakır Surlarının Güneydoğu burçlarından Yedikardeş Burcuna yakın sur duvarlarının iç çeperlerinin bir yerinin orta gövdesinde etrafı kalp şeklinde dizayn edilmiş iki kör merdiven vardır. O merdivenler hiçbir yere gitmez / çıkmaz. Uzaktan baktığınızda kalp görüntüsünü verir izleyenlere. Bu sebeple sevdalılar, âşıklar, kavuşamayanlar, hasret çekenlerin, uzakta olup da birbirlerine mesaj yollama meramında olanlar anılan mekândan sıkça görüntü alarak ulaştırmak istediklerine ulaştırırlar.
Aslında bu yönüyle baktığımızda insanın olanca hissiyatıyla bağlandığı şehri, bir anlamıyla yüreğinin bir parçasıdır da! Bu sebeple kentin en değerli varlığı surlarına kalbi nakşedip oradan anlam yüklemek hayli önemlidir.
Çok değil elli, altmış yıl kadar önce avuç içi kadar diyeceğiniz bir alan olarak kabul gören eski suriçi’nde yaşıyordu binlerce yıldan bu yana şehir halkı. Bütün hayatını suriçi dediğimiz etrafı çepeçevre 5.5 kilometre çapında sur duvarları ile çevrili alanda sürdürüyordu. Dünyaya oradan sesleniyordu. "Dünya dediğiniz nedir ki!" Diye soranlara! Şaşkınlıkla, "dünya tam da burasıdır" diyebiliyorlardı.
Dolayısıyla bugün işte yarım yüzyıldır sur duvarları dışındaki çok katlı binalara taşınmış, ama kalbi sur duvarlarının içinde atan eski şehir kültürlü şahsiyetler konuştuklarında “şehre gittim, alışveriş yaptım, bi kahve, çay içtim…” dediklerinde meram ettikleri, gayet doğallıkla telaffuz ettikleri “şehir” aslında o sur duvarları ile çevrili “suriçi”dir demeye getiriyorlar...

