Bir Sevdadır İstanbul
Kâinat yaratıldı o gün İstanbul ile.
Feza kör bir karanlık, yoktu Ay, Güneş bile.
Yedi tepe üstünde sonsuzluğa bakışın
Başlangıç noktasıdır zamandaki akışın.
Semada Kehkeşanlar etrafını yaldızlar
Çehreni hayran hayran seyre daldı yıldızlar
Denizler ayaklandı dağlar yürürken arşa
Dizlerine kapandı rüzgarlar koşa koşa
Sinesinde duruldu, temizlendi mevsimler.
Surunda hayat buldu kaç kez hırçın iklimler
Tepelerde şehrâyin cümbüşü süsler kandil
Taşar mana kabından İstanbul’da her şekil
Aşkın kanatlarında sallanır usul usul
Gönüllere perçinli bir sevdadır İstanbul
Mahmuzlarken atını Fatih'e koşar sular
Tek tek sökülür dişi boşa çıkar pusular
Kabuğunu çatlatır tohum, yol arar içte
Bizans’ın son çığlığı yankılanır Haliç’te
Yeni bir çağ taşınır üstünde kızakların
Yaprakları çevrilir bir gece uzakların
Şehre giren yiğitler kartallar kadar mağrur
Gül saçılır yollara sürûr üstüne sürûr
Sokaklar hassas tığla dokunur iplik iplik
Her köşede bir sebil her minare bir kimlik
Sihirli iksir ile silinir tek tek küfler
Sinan ölü taşlara yepyeni hayat üfler
Peygamber müjdesini vurmakta kös ve davul
İlahi ferman ile fethedilir İstanbul
Yavuz atını bağlar yosun kokan taşlara
Zafer sessizce yürür bir gece Üsküdar’a
Süleyman seferdedir Kanuni ferman yazar
İstikbalde tüm şehir ne “Muhteşem” bir nazar
Beşiktaş sahilinde her dem tarih uyanır
Sular donanma görse, Barbaros geldi sanır
Yitik mührün yasında Topkapı bir hayalet
Kafesli odalarda kol geziyor sefalet
Emanet, ağır yüktür tartmaz okka terazi
Paslı zincire mahkûm fethin en büyük remzi
Kapılarında kilit yeminli senelerin
Balat, keskin bir yokuş, yolu bozuk Fener’in Zaman yağlı bir ilmek darağacında maktul
Sessizliğe gömülür birdenbire İstanbul
Bey ölür, devlet çöker, her yeni bir gün eskir,
Ezelden gelen çizgi ebede kadar hep bir.
Feleğin çarkı böyle bazen çevrilir bahtın
Birkaç sefil elinde harcanır altın tahtın
Kan damlar lalelerden isyan kokar günahlar
Erguvan intiharın eşiğinde sabahlar
Sadakta ok paslanır kınında zağlı kılıç
Her damlası ah ile dolar boşalır Sarnıç
Göğe merdiven kuran taşlara “Çember” gerek
Havalanmış “Sütunlar” kuşlara imrenerek
Yanıyor At Meydanı yangın var derinlerde
Ateşe odun taşır söndüreceği yerde
Kaynıyor içten içe “Ocak” başında her kul
İçine akıtmakta gözyaşını İstanbul
Yedikule kan terler boğulurken talihin
Zindan duvarlarında nabzı çarpar tarihin
Kıyıyı döver deniz Eminönü, tek soluk
Kaderine sığınmış Tophane, yetim çocuk
Hisar ihtiyarlamaz şölen, mesire, şenlik,
Emirgan, semaveri kaynatır demlik demlik
Ortaköy, zengin tarih denizin suyu tuzlu
Merdivenli yalılar yirmi beşli, otuzlu
Rahmet rahmet üstüne bütün yollar aşkadır
Kandil akşamlarında Eyüp’te aşk başkadır
Denizin esintisi İstinye’de saklanır
Kandilli şafakları sis ile duvaklanır
Huzuru sende bulur tekmil evli, bekar, dul Gelin olan kızların gerdanında İstanbul
Kadıköy’de düğün var, Kalamış gözden ırak
Boğaz mercan küpeli şöyle Çamlıca’dan bak
Yalnızlık kader sanki Moda yaşlı bir çınar
Martılarda şölen var deniz sahili kınar
Karacaahmet mahzun, bekler son dakikayı
Boşalınca zemberek kalpte tükenir sayı
Usanmaz beklemekten sabır küpü ölüler
Diriler ruh içinde kâh çarpı kâh bölüler
Gemiler yolcusunu salar iskelesinden
İniltiler yükselir her gün Kızkulesi’nden
Marmara’nın bağrında günah yüklü odalar
Ağır bir vebal taşır yarınlara Adalar
Saplandı paslı hançer hangi kanlı el mes’ul Bulutların ağlaşır gökyüzünde İstanbul
Öz peçesini yırtmış madde var mana nerde?
Kahır yüklü hayatın sefası perde perde
Hüzün, mızraplarını sineme tel tel vurur
Beyoğlu’nda insana yabancı bir yel vurur
En derin noktasından bölünmüş taksim taksim
Kimlerin hissesinde Tünel, Cihangir, Taksim.
Pera’nın dar yolları gölgelerken güneşi
Her sabah alevlenir Galata’nın ateşi
Etiler, Bebek sahte, hep dünyalık keyfinde
Levent, kaybolup gitmiş gökdelenler içinde
Güneşle yarışmakta cilalanmış ışıklar
Yorgunluk kıskacında hep aklı dolaşıklar
Uykusuz mekanlarda zaman harcanır pul pul
Hiçliğin girdabında, tükenmekte İstanbul
İstanbul anlat anlat bitirmeyeceğimiz bir güzellikler silsilesi, daha doğrusu bir zamanlar öyleydi, ta ki o gökdelenleri şehrin bağrına saplayana kadar, geçip gitti o güzellikler betonlara teslim oldu adeta İstanbul. Mısraların dizilişi anlatım gayet yerinde... Böyle mi olmalıydı? Oysa ki Hazreti Muhammed'in övgüsüne mazhar olmuş bir şehir burası, biraz daha dikkatli olmamız lazım, şefkatli, sevecen, bunu fazlasıyla hak ediyor İstanbul... Kutlarım içtenlikle Ali Beyi...
İnsan her şeyin kıymetini bilmeli. Tarihin, doğanın, canlının, duygunun. .. Hepsinin etkileşim halinde, bir bütün olduğunu bilerek .. Mekanların, şehirlerin içinde insan, insan kıymeti de bilmeli elbet. Güne düşen şiirinizi tebrik ederim. Sevgiyle..
Eğer dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu demiş Napolyon. Tebrik ederim şair. Hoş geldiniz. 🧿
Doğduk büyüdük bir Kadıköy’lü olarak ,tabii İstanbul başka bir şehir,Bostancı ,Erenköy ve Dragos’u alt satır ile iliştireyim. Anlatı ve biçim olarak güzel bir şiir okudum . Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Kutlarım Şair ...