Defter Yaprağı
defter yaprağına düşen
son damla mürekkeptin
geceyi buruşturup cebime attım
sözlerin kırık bir aynaydı
konuştukça kesildim
sessizlikten dikiş diktim yaralarıma
her susuşun ipliğiyle
her bakışın iğnesiyle
kendime yamandım usulca
hep biraz eksik
hep biraz sen eksik
bir sokak lambası gibi
titredim durdum
rüzgârda unutulmuş bir ezgi gibi
içimde söylenmeyen her şey
paslı bir zilden düşüyordu geceye
bir duvar saati gibi
geç kaldım sana
her tik
bir pişmanlık
her tak
bir anı
zamanın nabzı boğazımda atarken
sözcükler düğüm düğüm
sustu dilimde
üşüyen harflerle yazdım seni
elimdeki kalem değil
kalbimdi aslında
her hecede bir sızı
her satırda bir iz
yani bu şiir
seninle kanayan bir sessizlik
gözlerin
uzak bir yıldız gibi
bakıp da varamadığım
bir düşten arta kalan ışık belki
ya da kendime bile
söyleyemediğim bir dilek
kaldırımlar ezberimde
adımların yok
gölgen bile
uğramaz oldu pencereme
bir şarkı çalıyor içimde
hep aynı nakarat
"sensizlik, sensizlik, sensizlik"
sana yazdığım her şiir
bir eksilme
biraz daha susuyorum
her dizede
biraz daha kayboluyorum kendimde
sanki sen varsın da
ben yokum artık
yani bu defter yaprağı
sana açılmış bir yara gibi
katlayıp katlayıp içimde saklıyorum
açıldıkça kanıyor
okundukça susuyor
senden geriye bir fısıltı kaldı
rüzgârın savurduğu
bir "keşke" belki
defterin en son sayfasına
düştü adın
bir daha okunmasın diye sessizce
sevay