Dem-î Hiçlik

‘Benim yüzüm burada değil ey dem de
dem olan,
I- Dem’in Yükselişi
Ey göğsümde yanıp kül olan aşk-ı gizem,
senin yüzün bu tükenmez
oyunun dışında.
Hat sanatıyla çizilmiş harflerin gölgesinde,
ben
yokluğun suretine
el medhediyorum. “Dem” der bana e s k i
üstatlar:
“Her nefis bir zilletle başlar.”
Ve bu zilletin
tam ortasında
ben
—
dem oldum, hiç oldum.
II- Tasavvufun Diline Çeviri
Rûh-u camiden bir nidayım ben,
Mevlâna’dan yadigar suskunlukla.
Farsî güfteye işlenmiş hâlet-i rûhî
ile, aht-ı kalbin ucundan
duyuşsun her zerre — ‘Sen ne sen?,
‘Ey dem olan,
kusuf’a göz kırpan ayda da sen değilsin,
III- Felsefe ile Harman
Sokrat’ın şüpheleriyle beslendim,
Platon’un idealar diyarına yürüdüm.
Ama senin içindesin hâlâ; o r a d a
nereden doğdum ben, nereye
doğru yanarım?
‘Zihin, dil değil — aşkın küllü izidir,
Ve bu iz, her kıvrımında h i ç l i ğ i
çözerken
beni ölümün kıyısına getiren Dem’dir.
IV- Yazıların Ötesinde
Yazarlar gelip geçer demânın sayfalarından;
benimki öyle bir satırdır ki,
Ne Hüseyin Rahmi,
Ne Ömer Seyfettin hatta
Ne Yunus Emre
ne de Hafez
onu okur çünkü bu bir Dem’dir.
‘Dem’e dokunmak, çınarın kökünden
ayan beyan hiçliği seçmektir,
V- Üstatların Yükselişi
Hallâc-ı Mansûr,
“Enel hak!” demişti,
bense
“Enel dem!” diyerek yanıyorum.
İbn Arabî
“Her şey senin içindedir,” der;
benim içimdeki sen,
‘,Şiirden öte, demden ötedir’,
VI- Hiçliği Kararak Yazılan Keşif
Hiçlik, senin adınla karılıp
bu göğüsün en derin alanında özü şişiyor.
Her “Dem!”
bir nebze daha büyüyor,
kanla sürülmüş küllü bir aman vermiyor.
‘Dem’de kalbim değil
canım, canımdan beter yanıyor,
‘Senin Yüzün Değil Dem Olan,
İşte bu —
melce-i kalbimin sesi; senin yüzün burada
değil,
Ey dem de dem olan.
Mezar taşlarına kazınsın bu dize:
,’O şiir değil,
bir Dem’dir; onunla yanana selam olsun’,
‘Dem’dir; içinin,
ölüm harını söndürecek
olan ———2025/Kudüs,…
Yüreğinize sağlık. Az yazıp çok şey ifade etmişsiniz
https://youtu.be/wUOLJKwv0E8