Deniz Köpükleri

İçimde sessizler tutuşmuş kavgaya
Önce inceden bir gürültü
Ve titriyor her yanım
Sokaklar gibi derinden derinden
Karamsar mıydı anılar
Bilemem...
Ben yorgun düşmüşüm gözyaşlarıma
Oysa doğuyordu her sabah
Beni ısıtmak için güneş
Ne gariptir ki mutluydu yıldızlar
Kaldırımlar yorgun bir baba
Ve kursağında renkler kalmış akşam
Bir tablo gibi duruyordu karşımda
Çiy kadar acizdim
Üşüyor musun, dedi yaprak
Boş ver...Unutursun her şeyi
Sen de düşerken toprağa
Ben kaybettim cesaretimi
Rüzgârın savurduğu
O saçları ağarmış deniz köpüklerinde
Şimdi geriye bir tek
Ezilmiş kaldırımlar var
Anılarından yoksun yüreğimde
Oysa ne güzel çiziyordu penceremi, yağmur
Usul usul bir ressam gibi
Buğusuna aldırmadan vuruyordu pencereme
Sonra akıyor aşağıya damlalar
Kuruyacağından habersiz
Yine de durmuyordu yağmur
Çiziyordu çarpa çarpa
Yalnızlığın portresini
Uçurumdan düşmüş korkularım
Ben ne ettim kendime
Aynalar, gözlerim kadar yalancı
Aynalar, yollarım kadar sinsi
Söyle bana beyazım
Ben ne ettim mazime
Hey sen akrepsiz saat
Niye geciktin bu kadar
Şimdi yürümek vardı sarı yapraklar arasında
Ve bir şarkı tutturmuş
Söylüyordum belki
Zamanın kıskanç bakışları altında
İki bina arasında kalmışken hayallerim
Ne bekler ki duvarlar benden
Bilmezler mi ben kendimi
Ahmet Kaya şarkılarında unutmuşum
Şimdi kırları çiçekle dolmuştur
Dağları yalnızlık, bulutları ağlamak
Nedir bilmeyen o yaşlı ülkede
Oysa ben yalnızım buralarda
Kaldırımdaki otlar birbirine yabancı
Penceredeki başlar,
Hatta o tozlu dükkanlar bile
Birbirine yabancı
Korkma beyazım
Ben dikenlerine razıyım güllerin
Yeter ki ömrümde
Uykusuna çekilmiş olsun yalnızlığım