Erguvan Yalnızlığı
Bir sabah sustu sokak
Erguvanlar açtı ansızın
Bir mor yangın gibi düştü içime
Sensizlik ince ince işledi günahıma
Köprüden geçerken rüzgâr
Omzuma dokundu sanki senmişsin
Gözlerin gibi uzak, gözlerin gibi kırık
Bir renge bürünmüş İstanbul’un çizgisi
Kökü eski, çiçeği narin
Bir yalnızlık büyür boğazda
Erguvanlar ne çok bilir ayrılığı
Ve ne derin susar dallarında zaman
Her Nisan seninle başlardı oysa
Şimdi her Nisan seni yitirmenin adı
Bir mor sessizlikle yürürüm artık
Erguvanların sustuğu yollarda
Sarmaşık gibi geçmiş sarar gövdemi
Bir fotoğraf düşer eski bir defterden
Gülüşün orada kalmış, silik ve ince
Zamanın unuttuğu bir tebessüm gibi
Martı sesleri eksik, vapurlar mahzun
Erguvanlar bile sorar seni rüzgâra
"Kimdi geçen yıl dalımda gülen?"
Diyen bir sessizlik büyür her baharda
Geceler uzar morun kalbinde
Düşlerim dallara tutunur tek tek
Her biri seninle konuşur gizlice
Senden kalan suskun bir ezgiyle
Belki bir gün bir rüzgârla
Erguvanların altına dönersin diye
Her sabah bir umut asarım pencereme
Ve her sabah
Yeniden öğrenirim beklemeyi
sevay
Mor bir hüznün sensiz baharlarında,erguvan renginde yas uyuyan bir yokluk.
Sevgiyle,