Ey Hayat
Ey hayat…
Ne çok öğrettin ama ne az sevdin beni.
Hep sınadın, hep susturdun,
Bir gün olsun sormadın “iyi misin?” diye.
Ben seni sevdikçe sen benden kaçtın,
Ve ben kendime kalmaktan yoruldum.
Sırtıma yükledin her vedayı,
Her gidenin susuşu benimle kaldı.
Ne zaman bir adım attıysam,
Altımdan çekildi tüm yollar.
Ben düşerken bile dik durmaya çalıştım,
Ama içimde bin defa öldüm.
Kime anlatsam olmadı,
Çünkü kimse duymak istemedi içimi.
Sustum… çünkü anlatınca daha çok kırıldım.
Sen sustukça ben büyüdüm sandım,
Oysa küçülüyormuşum hayata karşı,
Her gün biraz daha eksiliyormuşum.
Yalnızlıktan dost, acıdan ev yaptım,
Umudu yastık ettim başıma…
Ve her gece kendimi avutmak zorunda kaldım:
“Geçecek…” diye fısıldayarak.
Ama geçmedi be hayat,
Sen hep içimde kaldın, batık bir diken gibi.
Gülmek bile lüks oldu bazen,
Çünkü güldüğüm an ağlamak bastırıyordu.
Sen beni hep yarım bıraktın,
Hiç tamam etmeden çektin kenara.
Ben senden bir merhamet beklerken
Sen beni merhametime muhtaç ettin.
Sokaklarda yürürken bile
Kendimi taşların arasında aradım.
Bir bakış, bir omuz, bir “yanındayım” yetmez miydi?
Ama kimse dokunmadı içimdeki kanamaya.
Sen herkesin yüzünü güldürdün,
Bana ise sadece susmayı bıraktın.
Ey hayat…
Ne çok görmezden geldin beni.
Bir ben miydim sevilmeyi hak etmeyen?
Bir ben miydim hep yarım kalan?
Ben kendime yetmeye çalışırken
Sen herkesi üzerime yıktın.
Anılarımı bile geri vermedin bana,
Çünkü onlar bile benden kaçtı artık.
Ne geçmişin sesi var, ne geleceğin ümidi…
Sadece içimde yankılanan boşluk:
“Sen kimsin artık?” diye soran bir sessizlik,
Ve cevapsız bir ben…
Güçlü olmak zorunda kaldım hep,
Çünkü zayıflığımı sevecek kimse çıkmadı.
Beni ben yapan ne varsa unuttum,
Hayatta kalabilmek için…
Senin istediğin gibi oldum hayat,
Ama hiç senin gibi olamadım.
Ve şimdi karşındayım…
Kırılmış bir aynanın tam ortasında.
Parçalarımla kesiyorum kendimi,
Yine de “iyiyim” diyorum utanmadan.
Çünkü senin içinde yaşamak,
Ölmeden ölmeyi öğrenmekmiş meğer.
Artık hiçbir şeye şaşırmıyorum,
Çünkü en güzel yanlarımı en yanlışlara harcadım.
Hayat dediğin ne ki zaten?
Bir suskunluk mezarlığı…
Ve ben orada en canlı hâlimle
Kendimi defalarca gömdüm.
Ve Unutma hayat…
En çok, yaşarken susanlar ağır gelir toprağa.
Çünkü onlar çoktan ölmüştür,
Sadece gömülmeyi bekler sessizce.