Fısıltı...

Kolumu kanadımı sarma telaşındayım;
Bir kırıklık ki boyundan büyük ruhumun sorma...


Aslına bakarsan;
Gidiyorum.


Çünkü ben
Ellerimi dağların eteğine sürmedim hiç


Bilemem ne kadar sert olduğunu öfkesinin...


Belki de bu yüzden ses vermeye çekingenliğim.


Alışkanlıklarımın bıraktığı izi takip ederek
Denizlerin yüzümü okşayan meltemini kucaklamaya gidiyorum.


Ve payıma düşen tuzu yarama basmaya.


Büyüdüm artık;
Yakamoz oynaşlarında rüyaya dalacak değilim
Üç beş kadeh sarhoşluğu alacağım bu sefer koynuma.

İsyanın hasretle sevişmesine yataklık edeceğim.
Hem de hiç pişmanlık duymadan.
Meşrulaştırılmış tüm sevilerin inadına.


Yazmayacağım dilime gelen hiçbir kelamı,
Öfkemi,
Sabrımı,
Adaleti ve adaletsizliği
Ne seni ne de kendimi...


Hiç bir şey yazmayacağım...


Dinginleşeceğim kendi ellerimle diktiğim yalnızlığa bürününce.
Becerebilirsem ağlayacağım
Kendimden saklayacak değilim gözyaşlarımı ya.


Hayatımda eksik bıraktığım ne varsa telafi edeceğim.
Önce anneme sarılacağım doya doya.


İki duble fazladan babamla atacağım bu defa,
Şerefine bir iki nefes sigarada tellendireceğim yanında.


Belki aklıma eserse
Gecenin kör vakti,
Aldırmadan ayağıma dolanan sokak köpeklerinin yılışıklığına
Sahilin o ruhumu yıkayan sesine vuracağım kendimi.

Ve hiçbir kelimeye sığdırmaya çalışmayacağım artık seni...

Kendimi gömeceğim mezarları yaratmayacağım,


Ne gayya kuyusuna atacağım kendimi
Nede Yusuf tan feyz alacağım korktuğum karanlıklarda

Çizmeyeceğim kalemin sivri ucuyla yüzünü kâğıda
Ellerine süreceğim kanımda olmayacak satır aralarında
Umurumda olmayacak sıvası dökülen duvarlar


Ve hiçbir martı çığlığına saklamayacağım adını.


Kararlıyım;
Bu sefer yazmayacağım sana...


Sadece sırtıma yüklediğin mihneti fısıldayacağım
Kulakları tırmalayan avazların inadına...


Kararlıyım;
Bu sefer yazmayacağım sana...




Temmuz'2009 Aydın...