Geçiyoruz Takvimlerin Yırtılan Her Sayfasından
*
Gidiyoruz, Geçiyoruz..
Gidiyoruz sessiz
Ve aceleci bir akışla
Zamanın nehri bizi sürükler
Bilinmez kışa
Her an bir adım
Her nefes bir mesafe
Bıraktığımız yolda
Yalnızca bir iz, bir zafe
Geçiyoruz takvimlerin yırtılan her sayfasından
Çocukluğun bahçesinden
Gençliğin rüyasından
Ağaçlar değişir
Gökyüzü aynı kalmaz
Her köşe başında
Bir eski hatıra bizi anmaz
Güneş doğar, batar
Ay küçülür, büyür usulca
Mevsimler bir koşu atı gibi
Geçer yorulunca
Ne tutsak kalır elimizde
Ne de bir söz
Sadece ruhumuzda birikmiş
O derin köz
Gidiyoruz arkamızda kalanlara bakmadan
Yarınlara doğru
Soluk bir umut yakmadan
Bir tren vagonunda
Yan yana oturan yabancılar
Hepimiz aynı durakta
Ìnecek olan yolcular
Geçiyoruz bu koca Dünyanın
Telaşlı pazarından
Bir türkü dinliyoruz
Uzak bir kemençe sazından
Ömür dediğin
Bir yudum su gibi tükenir
Ama anılarımız sonsuza dek
Ìçimizde dinlenir
Gidiyoruz... Ve geçiyoruz...
Hayat durmadan akan bir ırmak suyu
İşte bütün sır bu
Gidiyoruz gölgelerimiz
Peşimizde bir yoldaş
Her virajda değişen
Bazen koca, bazen ufak taşlar diziliyor
Ayak izlerimiz siliniyor rüzgârda
Her mola bir aldanış
Her soluklanma bir firarda
Geçiyoruz..Gidiyoruz..
Eski evlerin penceresinden sızan ışığı
Unutulmuş bir şarkının
Ìçimizi burkan kışığı
Oysa ne çok şey biriktirdik
Bu kısa seyahatte
Kırık umutları, pişmanlıkları
En çokta keṣkeleri
Gizli bir niyette
Düşler kurduk
En olmayacak zamanlarda bile
Sonra onları bıraktık
Bir otobüs koltuğunda çile
Ne zaman baksak geriye
Dumanlı bir sis var
Ne zaman baksak ileriye
Görünmeyen bir duvar
Gidiyoruz bilmediğimiz bir denizin kıyısına
Yanımızda götürdüğümüz sadece Ruhumuzun yası mı?
Bırakın kalsın geride
Bütün o ağır yükler
Bu yolculuk aslında
Sadece hafiflemeyi bekler
Geçiyoruz kapılardan, eşiklerden, vedalardan
Bir el sallayış kalıyor
O giden yolculara arkadan
Ve anlıyoruz ki
Asıl varış varılacak yer değil
Yürüdüğümüz o yolun kendisi
Bütün bu meyil
Gidiyoruz... Ve geçiyoruz...
Sonsuza dek
Ta ki bir yıldız gibi kaybolana dek
Geçiyoruz ve geride kalan izler
Bizim kimliğimiz olur
Bir fısıltı, bir melodi
Bu Dünya’daki her şeyin fani tadı
Gidiyoruz elimizde sadece şimdinin sıcaklığı
Dün bir avuç kül oldu
Yarın bilinmez bir rüya kırıklığı
Bu an, işte bu nefes
Yolculuğun tek gerçek payı
Kalan ne varsa
O da evrenin sessiz ve büyük duası
Gidiyoruz arkamızda ne kalır
Bir gölge mi, bir esinti mi?
Yoksa bir şiirin son dizesi mi?
Her adımla toprağa düşen
O minicik ağırlık
Belki de yarın yeşerecek
Yeni bir filiz, yeni bir varlık
Geçiyoruz o kalabalık caddenin telaşlı sesini
Bir an durup dinliyoruz
Rüzgârın ta kendisini
Her geçen yüz
Bir hikaye, yarım kalmış bir roman
Terk edilmiş bir köprü altında
Bir eski resimde çizili
Gidiyoruz artık ne yön belli
Ne de varılacak bir liman
Rotamız kalbimizdeki
O sonsuzluk denen duman
Haritalar yırtıldı
Pusulalar döndü kendi ekseninde
Çünkü asıl yolculuk
Dışarıda değil, içimizde
sevay
Şiir gibi şiir
Kaleminize sağlık