Gi̇rîz-i Mâzi (Geçmişten Kaçış)
En uzun intizarlar şifahânelerin önünde olur
Avuçlarda erir çaresizliğin kor ateşi
Bir anlık bakışla sönüp gider nice ömür
Koridorlara siner hayatın keskin nefesi
En güzel şiirler mapushanede yazılır
Rutubetli duvarlarda küflenir mazinin sızıları
Bir mahkûmun hüznü, rüzgârla şehre taşınır
Gecenin koynunda dolaşır buruk hislerin izi
En sıkı sarılmalar otogarlarda olur
Bir bavulun içine siner firakın tâ kendisi
Gözlerin dolup taşarken yürek biraz savrulur
Ve yol, insanın kalbinden söküp alır nefesini
En sessiz çığlıklar gecelerde duyulur
Birikir içimde yılların solgun izi
Yıldızlar bile karanlığa sanki boyun eğerler
Rüzgâr taşır uzaklardan unutulmuş bir sözü
Çocuklukta kalan hayaller geriye hep çağırır
Büyüdükçe ağırlaşır ömrün mâhiyeti
Her kırık hatıra içte derin bir iz bırakır
Gölgede saklanır kalbin solgun hakikati
En müşkül kararlar aynaların önünde alınır
Zaman siler yüzlerdeki kayıp nişâneleri
İnsanın kendiyle mücadelesi gizlice çoğalır
Daralır yüreğin kuytusunda asırların gölgesi
En derin nedâmetler gecenin sadrına çöker
Zihne hücum eder mahzun hatıraların akını
Sessizlik büyütür insanın saklı hüznünü bi tek
Ve kalbin en ıssız yerinde serpilmeyen yasın yakını
Süzgün nâtlar gece yürüyenlere refîk olur
Adımlar karışır şehrin yorgun serencâmına
Her kandil ışıltısı bir anıyı yeniden doğurur
Gece çöker ağır ağır kaderimin mûtemed câmisine
En sahih sevdalar vuslata ermeyince büyür
Vakit törpüler ama söndüremez içteki yangını
Umut, rüzgârla titreyen bir kandil gibi sürünür
Kalpte saklı kalır yılların gizlettiği yanını
En derin izleri suskun insanlar taşır
Bakışlarında birikir asırların acı sesi
Bir tebessüm bile zamanın yükünü aşırır
Ve kimse göremez içlerinde büyüyen âlemi
En ağır hakîkat, insanın kendine söylediğidir
Yüzleşmek bazen ömrün en keskin hükmü
Gözlerden düşen yaş, saklanan sözlerin tercümesidir
Her ruh, kendi ıssızlığında yeniden var eder ömrü

