Güverte
Yürüyorum
Kavruk bir şehrin tüm Ağustos’larını
sırtıma yükleyerek
Sessiz
ve
Kifayetsiz şarkının ezgilerini sürtüyorum ruganlarıma
Aşınmış topuklarım bu yüzden,
Bu yüzden
Amele yanığı misali soyulmuş ökçelerin boyası
Keder ve kader yontuyorum Arnavut kaldırımlarına
Vahim yalnızlıklar yazıyorum şehir duvarlarına
Eylül eskisi fırçalar,
Eylül kırmızılarıyla
Alyanslar düşürüyorum
Dar ve
İzbe sokaklara
Kaçarken şerrinden siyah urbaların
Baldırlarım vururken şehrin bam teline
Sirenler ötüyordu kuşluk yerine
Ben ‘’Ş ‘’ harfini süslemiştim
Komşu damın eşiğine
Silmeseydi aşk yüreğimi
Örsler çalacaktım çekiçlerin gölgesinde
Yiğit oğlanlar vuracaktı erbanenin boynuna
Tane tane küt sesleri
Kızılca kıymet kopacaktı sabahın böğründe
Martıların çığlıkları koparacaktı
Puşt geçmişin saçlarını poyraz yemiş istavrit gibi
Sola savrulacaktı eski bir vapurun filikası
Güvertesinde mor yuvalar kurulacaktı yavaş
Enginde yavaş yazılacaktı eskimiş parşömenler üzerine
Ağır aksak şiirler
Nutku tutulacaktı ay ve yıldızların
Öyle asılacaklardı fidan gibi güneşin göğsüne ...