Her Şey Herkesti Herkes Her Şey 1
çocuklarının vebalı  Himaliye  buzulu iki dudağın arasında üşüyorken 
Maya-sızlığın  kara  takviminde dondular         
tarih Altı Nisan İki bin yedi 
 
  karanfil kızılında ölüm geziyor
 bereketin  zulmünü dökerken  yağmur
 ben hangi utancımla  anlatacağım gözlerini ?
 
 bekle dünyanın ucundaki fener gözlüm
 hava döndü dönecek
 işçiden  esiyor gibi yel 
 şimdi aşk
 alanlarda sesimizle öpüşmek oldu sevgilim 
 
 şimdi aşk;
 şiir yazmaktır adam gibi
 tufanı  sezdirmektir  yumruktan bir dizeyle
 ? satın' diyenin' korkak yüreğine inerek
 
 öz-ellerin  o  tanrısal parası   
 neşterlerken   arterleri 
 kanırtarak  sözcüğün  ilahi gücünü   
 beyaz saraydan  inince vahi 
?Tekeli 
 satın' dedi  tanrısı     
 
 haydi sus susabilirsen hele bir de şairsen
 çıkar gözlerinden  Leyla'yı      
 15 yaşında   Seçil  sarı  bir tütün gibi 
 astı kendini ipe 
 elinde iğneyle dizili yeşil boncuklu onca
 dizede :
  ?Bu benim tek  çeyizim , 
  tütün  sarısı ceviz
 sandığımda  sattığınız   
 göz nurumuz  sevincimiz kanaviçemiz     
  sıcak bir odadaki    
  işimiz 
  ekmeğimiz   
  tütün tutan ellerimiz ? diyordu  
  
  tekel işçisi babası  Emin 
  tuz bastı yarasına ve  gözünden
  akıyordu 4 c  cerahatli        
Seçil için damarları çatlayacakmış gibi
bağırıyordu meydanda    
ekmeğimize  yuva  kuran  boz   yılan    
bir de  ak  zehir kusmayın  tenimize  ulan,
dursanıza !
önce ak sarayın  kulları sonra sermayenin 
derin  iman edinin    yüreğinizdeki o  din-
siz  bir ibadette  kesin
tek elimi  tanrınıza 
 
ah ben alayım  derdinizi 
Arif'e  gideyim  
ben geldim    Ahmet  abi     sıcak ellerinden yarimin
 yeşil soğan getirdim sana 
ama 
yarin dudağı gibi karanfil kokmuyor  sigara 
içine   katran  British American 
Tobacco
Sanayi ve Ticaret A.Ş. karışmış  diyeyim   
kısa adı BAD, 
adı Bat'asıca  diyordu  Adana Tekelİşçisi Fatma Bacı
bir uğursuz  bir uğursuz ki  o
tam ortasından çatladı çeyiz aynası  
dağlardan topladığı  türkülerde  zılgıt  tütüyor  
duyuyor musun doktor ?
duyarsızsa kalp  ısıya ve dokunmaya 
peki, neden sol yanım sancır?
aşk desem  
kaç gündür hasretlik var tamam ;ama   ondan  değil
 
 sen bilirsin  doktor , 
 dört kapılı kalp sarayımın dört kapağını açtım
 buyursun gelsinler  106 otobüs  
 kalbim dışında duruyor  göğüs kafes-im'den doktor !
 bugün ne yapsam sığmıyor  içime 
 
 alayım üşümesinler bir nefes tütün gibi
 şu kalbime  bir neşter at  çadır olsun   
  
      
bugün üç mart iki bin  sekiz
işçiler, 
sigara fabrikalarının 
Mercedesli  ağzı salya  firmalarını  
nizamiye girişinde durdurdular
üst üste bir tuğlaydılar      
tek elleri  tek yumruk gibi   
barikat  kurdular
ateşi  verdi sabrına, ateşi verdi  içindeki sarsılmaz çeliğe
o ateşte  sönmeyecek bir  ormandılar
tan kızılı   yüzlerini yalımla yıkadılar  
 
bir ormandan  bir daldı Servet Akbudak  
yükseltti   sesini  
'Bizi böyle bilsin işçi tarihimiz 
biz TEKEL işçileriyiz
geçit yok  yabancı firmalara  
89 bahar direnişinde  yürüdü kardeşlerimiz
o onurlu  Maden işçisi'nin elleriyiz biz ! '
 
oy benim   göğsümdeki 7. kaburgamsınız siz 
tek elden beş koldan  nasıl da direnirsiniz.    
(Güneşten Geliyorum 4)
Sessiz kalmışsam size,  nasıl haklı bir  nedenim var, bir bilseniz. Ankara'da Sakarya'da  çadırlar içinde soğuğa, baskıya ve yalana  direnen  yüreklerinde acılı bir türkü, dillerinde adalet 4c, 4 b haksızlıklarıyla ekmeğine göz koyanlara ? hayır!' diyen, çocuğuyla yaşlısıyla kadınıyla bir tekel işçisi var yakınımda. Yanlarına her gidişimde içime bir aydınlık, ülke ateşi yakıyorlar; kararmış inancımın  başlıyor kuşluk vakti.  Her gün; içinde yaşadığım , acısını gördüğüm  bu cennet  ülkemin talan edilişindeki cehennemi yaşayıp  omuzlarım çökük yürürken şimdi diriliyorum onlarla, onların umuduyla. Her şey satıldı. Artık kamunun çalıştırılacak işyeri kalmamış, tütünden pancara üretimimiz,elektrikten doğalgaza işletmelerimiz, çeliğimiz, haberleşmemiz  ellere altın tepsilerde sunulmuştur. Bir destan yazılıyor Ankara'da.. Ankara'nın kışını yaza çeviren tekel İşçisinin içine girip tarihe tanık oluyorum. Ankara Sakarya Meydanı. Balıkçılar, çıtır simit, çiçekçiler, piyangocular, dönerciler ve işçiler, öğrenciler, doktorlar, mühendisler, sanatçılar, emekliler, işsizler, yoksullar. Türk-İş Genel Merkezinin önü-ardı, sağı-solu her yer, adım adım eylem alanı. Her köşeden barış ve kardeşlik sesleri çoğalıyor, şarkılar, halaylar, sloganlar kuşatıyor yüreğimi. 'Biz haklıyız biz kazanacağız'. Çadırlar allı, yeşilli. Şiir var destan var. Aşk buradan almalı besinini, bireysel ıstıraplar başkasına kalsın deyip eylemin başladığı günleri anlatan ilk şiiri sizlerle paylaşmak istedim.









Sevgili Dost, kaç kişi kaldı ki emekten yana şu gaybana dünyada. Kurulu düzen acı ve gözyaşı üzerine kurulmadı mı zaten ve hala kan ve gözyaşı ile beslenmiyorlar mı egemen güçler. İşin kötü tarafı ise emekçilerin sınıf ayrışımını kavrayamamış olması ve hala egemen güçlerin değirmenine su taşıyor olmaları. En tarajik yanı da bu toplumsal yaşamımızın. Soyut değerlerle uyutulan, alınterlerinin ürünü somut olan bütün değerleri duyarsızca yağmalanan insanların artık dur demeleri gerekmiyor mu? Yazılacak çok şeyi yazmışsınız o ince ruhunuzdan yansıyan dizelerinize zaten. Değerli ve dost yüreğinize saygılar, sevgiler...
sevgili hocam bu güzel duyguları geç okudum çünkü tekel işçilerine destek için ankaradaydık hafta sonu ve orada çileleri katık yapıp hergün o çilelerle karnını doyuran binlerce ana baba var ve gözlerinde bir umutsuzluk bir isyan bir haykırış var.uzatmayacağım siz gerekenleri yazmışsınız zaten... bende hepimiz tekel işçisiyiz diyerekten yazdığım şiirleri okuduklarını ve yazanın ben olduğun bilince mutlu olduklarını görmek bana çok büyük bir teselli verdi ama bir yere kadar tabiki.yazan ellerinden saygıyla öpüyorum çok değerli ağabeyim güzel yürekli hocam...
Emeğin değerini bilmeden emekçinin değeri anlaşılmaz. Hele ki konu tütünse;iki düşünüp bir söylemeli insan../
Fabrika işlemesine gelmeden tarlada üretim aşamasında, bir kaç yıl tütün üretiminde bulundum. Öyleki anlatılamaz derecede zor aşamaları vardır tütünün. Üreticiyi, fideden ekime, kırımdan kurutum aşamasına ve denkleme derken dört mevsim meşgül eder...
Tütün deyince hocam;
iki parmak arası tütünü şiirinize sarmalayıp tutuşturdum dumanı ciğerimi yaktı.
şimdi aşk; şiir yazmaktır adam gibi tufanı sezdirmektir yumruktan bir dizeyle â?? satın' diyenin' korkak yüreğine inerek
işte usta;şilide ,orta amerikada,ortadoğuda,bu başkalıdırır bir sözdür ateşi yakan, bir şiir yazmalı usta, allı morlu çocuklar gülmeli usta sarılı bereli gül fidanlarını unutmamalı usta
en huzurlu yerine dikilmeli sayfanın,
şairlikte şiirde budur
sevgiyle kalın hocam...
Hani derler ya ; yanlışlarla öğrenirmiş insan , hani her kötü tecrübe iyisine bir adımmış. Bir çöküş döneminden geçmiş milleti , ikinci çöküşe cicili bicili paketler sunarak götürüyorlar . Siyahı görenin gözünü boyamak kolay değildir . Gözü karalardan örnekler vererek üstün bir şiir çıkartmış şair . Siz yazın , biz şiiri öğrenelim Sait bey . Gönülden tebrikler , susmayan şaire.