Işıktan Kelebekler
hiçbir şey hatırlayamadığım o yerde dahi,
	
birini bir türlü hatırlayamadığım üç şey vardı aklımda.
	
o dağın zirvesindeki korkunç cadı,
	
capcanlı
	
çocukluk rüyalarımda.
	
sırf onunla konuşmamak uğruna,
	
kan ter içinde çıktığım dik yokuşları, 
	
üstümü başımı saça saça
	
bile ve isteye
	
nasıl da koşa koşa indiğim,
	
nasıl da geldiğim düzlüklere
	
nefes bile almadan geri döndüğüm...
	
dün gibi aklımdaydı işte mesela.
	
şaşırdığımı hatırlıyordum ayrıca
düzlüğün en çok da sessizliğine.
	
sözsüz ve tekdüzeliğindeki
	
apaçık
	
zamansız görüşlere.
	
ve hiç bilmediğim
	
onca sevgisizliğe.
	
taş yontan adamların dönen eteklilere dönüşmesine.
	
kızgın demirin karanlıkta hissettiklerine.
	
koskoca bir mabedin dört köşesinin buluştuğu yerden,
	
yıldızlara yükselen gözlerime.
	
buram buram salkımlara,
	
beni benden alan kokulara,
	
renklerden de en çok eflatuna.
	
kız çocuklarının kayıp gülüşlerine.
	
bir kamış kaleminden yükselen nefesi
"uyudum" dediğinde,
	
sekiz yüz, dokuz yüz yıllık bir adamın
	
kalbime dokunuşuna.
göstere ve anlata
	
elimden tutuşuna.
	
tutup yeniden yollara koyuşuna.
	
toprağın
	
havaya, suya ve nihayet ateşe
	
teslim oluşuna.
	
göze,
adam akıllı bir göze denk gelişime.
	
	
dik yokuşları o gözle gözden geçirişime.
	
zirvedeki cadıyı
	
bir cesaret sevişime
	
belki bir de öpüşüme
	
üstelik bir de tatlı görüşüme.
	
ışıktan kelebeklerin karanlığı delişine,
bir türlü hatırlayamadığım o üçüncü şeyi
	
gözden,
gözü
	
kendimden bilişime..
	
1 Mayıs 2019





Kutlarım Ayça .