Islak Bir Kelebeğin Güz Düşümü

malihülya ve lavinia
dönersem yüzümü garba
ve ah!edip içersem çay karası gözlerini
tek ve çift ve zalimliğin ateşinde
tel tel ve alev alev sapla saçlarını yarama

ki yandı avuç içlerim
düşmüş bir meleğin kanatlarıyla
ılgınlar ve süsenler böyle tükendi bir bir
ve tekrar döndük yüzümüzü karanlığa

alaca ve yalın
ayak/altlarımızda
sahra-i kebir
bu kor
bu cehennemle adımlarken adımlarını
yemin mi bu
aşk mı

anlat eyy! deycur
kulaklarımız paslanmışken sağır bir ayda,
tam da sırtından damlarken sıcak günlerin afrikası
görüleni gördü gözlerin can’ımda
ki dil’im vaktiyle çok yandı gözlerinin karasıyla
hadi gül fırtına koparan
dudak kenarların ve gözlerinle gül bana
söndürsün beklemek cehennemimi gülüşün.
gayrı dayatma sırtımı bir duvara.

https://www.youtube.com/watch?v=_tmK47OSRE8&t=14s&ab_channel=Br%C3%BBsk