İstanbul

Ey! İstanbul.
Bir martı kanadının doldurduğu havayı
Özletirsin zaman zaman
Bir bozuk paranın düşüşünü duysam taş sokakta
Sesinden tanırım İstanbul
Çığlığını

Bir yangın olsa,
İçimden bilirim yanışını
Vefasız evladına inat
Çatırdayan ağlayışını
Eski ahşap evlerin

Varoşlarında koşsa,
Yalın ve tozlanmış ayağıyla bir çocuk
Taşa çarpan parmağın
Acısında duyarım fren sesini

Önü kesilen gelin arabasından
Koparılan bir zarfın
İçinde bulurum umudu

Kulesinde Beyoğlu'nun
Seyrettiğim güzelliği
Nakış işleyen martıların
Kovaladığı vapurun peşinden
Çantamla ve terimle ve nefes alış verişimle
Başbaşa kalırdı pişmanlıklarım.
Kaçan geminin ardından.

Boğazın derinliklerinde her gece
Işığını görürdüm umudunun
Ayasofyanın
Geçerdim önünden yüzlerce kez
Göremezdim...

Dağlarını görürdüm uzaktan
Üzerinde evler olan
Gece yanan
Canlı canlı yok oluşunu doğanın
Dumanın içe çekilişini genizimde
Kuru öksürüğü bulurdum çoğu zaman
Göğsümde

Ey İstanbul!
Savaşlarını görürdüm
Köylünün, sevdalının
Hoyrat elleriyle yakana yapışan
Figürandı...
Vurulurdu hep Anadolu
Hastın, acımasızdın.

Bir Fener olurdun
Bir Cimbom
Koşturdun çocuklukları peşinden
Renkleri benekleri sevdirdin
Ormanında olmayan...

Bir kapı önüne
Bir kumsalına yazdırdın
Sevgilinin adını
Dalgalarınla tenime vuran
Tuzunda yaşadın bedenimin
Bir güneşinle yaktın
Bir sevdanla


28/02/2006

08 Nisan 2013 11 şiiri var.
Yorumlar (2)
  • 11 yıl önce

    Teşekkür ederim üstadım.

    Güzellikler kattınız.

    Hep beraber sevgiyle kalalım inşallah.

  • 11 yıl önce

    Bir bozuk paranın düşüşünü duysam taş sokakta Sesinden tanırım İstanbul Çığlığını

    hep cimbom olurdu👍

    güzel

    sevgiyle kalın...