Kaçak Bir Taş
Bir sessizlik giyindim bu sabah
Dikiş yerlerinden sızıyor gece
Her harfi
un ufak olmuş bir vedanın
tozundan topluyorum
Göğsümde
hala yanığı kalmış bir yıldızın izi var
Her parıltı
biraz kan
biraz sen
Rüzgar adımı yanlış telaffuz ediyor artık
Ben başka bir dilin tortusuyum
Sanki bir mezar taşı
okunmadan aşınmış yüzüm
Gözbebeklerimde çınlayan eski bir kent
Taşlar kendi gölgesini taşır
ben onların arasından geçen
adını kaybetmiş yankıyım
-Aşk dediğin
bir suskunluğun nabzı
bir suyun
taşın yüzünde unutulmuş hatırasıdır-
Kendi kaçağımın gölgesinde saklıyım
Ve belki de birini sevmeye üşendiği kadar uzak ellerim
Her neden’in içinden
yavaşça sızan bir hiçlik gibi
gittikçe çoğalıyorsun bende
Rüzgarın omzunda
suskun bir şehir taşırım
Çatlak duvarlarında kanayan saatler
Ve duvarın ardında
bir kalbin pası
Hiçliğin saç tellerine dolanmış bir nefesim
Dokunsan çözülürüm ama dokunma
Her çözülme biraz daha
var eder beni
Gözlerimin ardında
kendini unutan bir gölge bekliyor
Ne gündüze ait ne geceye
Bir taş uyuyor içimde
Göğsümün kuyusunda yarım ay dolanıyor
Her harfi mezar kazıyor tenimde
Adını hatırlamıyorum artık…