Kar Altında Yüzmek
o yol / ılıca yolu 
zeytin ağaçları sıralanmış sağına soluna / yüzlerce 
yıldır kimler geçti, sadece Ahmet' i, Hasan' ı biliriz / belki de 
antik çağın sesleri yansır kaynağından / her 
kabarcığında bir nefes gizli, bir nefes gibi akar yarınlara. 
kaç kişi bilir kuş burnu meyvelerini o günlerden? 
çalılık gibi sanmayın, karamuklar öyle bakar ki simsiyah / bugün 
anlatılan hikayeleri çocukluğumdan kalmadır / nasıl da 
bakar Sarıkız' kayalıklardan.... 
kışın en sevdiğimdi kar altında yüzmek, ılıca suyunda / yazın 
göl, şose altı hemen, kestirme patika yoldan gidilir / onca 
zeytin ağacı arasından bir iki de dut ağacı / aramasın 
gözlerin kayalara gelmeden o asmaları, yok / bağ 
bozumları, geceleri kaynayan şıralar... 
gövdesine yaslandığım çocukluk arkadaşım sen, incir ağacı.. 
/ ne burnumdan hayır gelir ne de gözlerimden. 
İznik gölü / ılıca 
yolundan inerken görülür ağaçların arasından maviliğin / yamacından 
aşağıya inerken solda koca çınar / ve 
hemen karşısında dururdu değirmen / Süleyman 
amca gittikten sonra bir köşe duvarı kalmıştı kerpiçten / yerlerde 
üç beş de kiremitçik / siz bilmezsiniz 
çocuklar, bugün üzeri toprakla örtülmüş koca bir mezar / hava 
soğudukça çıkar dumanı otların arasından, iyi ki varsın yolak 
/ kırmızı gelincikler, beyaz papatyalar bakar durur / ansızın 
bir kurbağa sıçrar irkilir atlarım üzerinden / nasıl 
unuturum karanlığın içinden yankılanırken koro halinde seslerini? 
İznik gölü / gün 
terk etmeden önce bırakır güneş turuncu rengini suyun üzerine / kaç 
kişi bilir tan vaktinden hemen sonra balıkların kıyıda oynayışlarını? 
kepçeyi attığımda çocukluğum tutulur önce / neler 
düşmez ki, kum  çakıl bir de çırpınışım gördeklerle / hey 
gidi yıllar, ağaç bile yaşlanmış, hani bir gece vakti gövdesine yaslanıp 
sabaha kadar üç şarap şişesini devirdiğimiz, o ağaç / Ahmet' i 
Hasan' ı biliriz de, o günden sonra kaç Ahmet, Hasan geçti? 
bak İznik gölü / bilirim 
sazlıklarını, yayın balıkları nasıl da saklambaç oynar sarı balıklarla? 
sen, pis bıyıklısı uzak dur, sarı balık düşüver ellerimin arasına / nar 
gibi kızartırdık yaktığımız ateşte, ah o kayalıklar! / ve 
çocuktum, yüzerdim yine de o günlerden bugüne / ne 
denklemler çözmüşümdür, ne bilinmeyenleri gizli. 
zaten yapılmamış savaşların yok edileni değil mi karşıdaki ovalar? 
çiçekleri açmaz ağaçların, nisan ayının tadı da yok / sonra 
patika yollar genişledikçe genişledi / nasıl 
düşsün meyveler dalından toprağa? 
çık sor ne soracaksan çocukluğum, 
cevap verecek ne söz kaldı ne de göz. 
Bursa, Ocak 2017


O yöreyi hiç görmedim. Fakat şairin başarılı kaleminde havasını soludum.Kuşburnu toplayıp yedim yol kıyılarından. Kurbağalar yine bağrışıyor vırak vırak. Ama o güzel balıklardan eser yok artık. Şairin de:
o yol / ılıca yolu zeytin ağaçları sıralanmış sağına soluna / yüzlerce yıldır kimler geçti, sadece Ahmet' i, Hasan' ı biliriz / belki de antik çağın sesleri yansır kaynağından / her kabarcığında bir nefes gizli, bir nefes gibi akar yarınlara. kaç kişi bilir kuş burnu meyvelerini o günlerden? çalılık gibi sanmayın, karamuklar öyle bakar ki simsiyah / bugün anlatılan o hikayeler çocukluğumdan kalmadır / nasıl da bakar âSarıkız' o kayalıklardan.... kışın en sevdiğimdi kar altında yüzmek, ılıca suyunda / yazın göl, şose altı hemen, kestirme patika yoldan gidilir / onca zeytin ağacı arasından bir iki de dut ağacı / aramasın gözlerin kayalara gelmeden o asmaları, yok / o bağ bozumları, geceleri kaynayan şıralar... gövdesine yaslandığım çocukluk arkadaşım sen, incir ağacı.. / ne burnumdan hayır gelir ne de gözlerimden. İznik gölü / ılıca yolundan inerken görülür ağaçların arasından maviliğin / yamacından aşağıya inerken solda koca çınar / ve hemen karşısında dururdu değirmen / Süleyman amc
Zeytini de güzeldir oraların
Kocaman dört yılımı verdim
Hey gidi Bursa
Çok güzel 👍
Geride zorunlu olarak bıraktıklarımız desek de bırakamadıklarımız hala özlem duyduğumuz 😙 her şey başka şimdi tersine döndük
Kutlarım şair👑