Kırık Ayna
gergin yüzün
gülerken genişleyen, severken
duraksayan yüzün
ağır ağır ama koşar gibi yalpalanarak düşen
sustukça büyüyen bir zaman gibi
yüzünde sıcaktan kavrulmuş iskele
yüzünde biriken insan sesleri
çıkarcı ruhumun mahcubiyeti yüzünde
yüzünde yüzümü bulacağım
dolanıp bu kirli sokağın etrafında
yüzünde asırlardır korunan merhametin
sel felaketlerinin, depremzedelerin içinde
bu savaş yanlısı, kör topal kadınların karşısında
durup yüzüne bakacağım
hayretler uyandıran yüzüne
öyle ki yüzün,
bir yaşam habercisi, bir çığlık
merak uyandıran bir şey senin yüzün
işte alkış tufanı, işte insanlar
işte senin yüzün, işte benim ellerim
kaçarak gürültüden, yorgun titreyişle
senin dudağını kımıldatan şeyi bulacağım
hiç kimseye inat, hiç kimseye kahır biçmeden
kaybetmeden elimdeki umudu
fırtınalar uçurmadan
henüz çamura düşmeden bu beyaz duvak
sana aklımdan geçenleri bir bir anlatacağım
abartarak, hatta biraz da senden çalarak
bu kırışık ellerimin değindiği yaşa aldanarak
soracağım bu hayatın neresindeyiz?
sanmayasın ki
bu yırtık düzende
beni akladılar
karşında oturan
bir kırık ayna işte
seyret kendini.