Kuyuların İlahisi
Geçip giden her zaman dilimi,
Bir sonun ilahisi.
Ateş böcekleri sönerken,
Gecenin perdesinde.
Sustukça içimin ıssızlığına,
Kuyular akşamları ağlar.
Bir aynada yitirirken çobanın kaval sesini,
Yırtık bir gökyüzü sessizce dökülür.
Raks eder hüzünlü kıyılar,
Rüzgarla son kez.
Bir martının kanadında,
Kovalanır gülümseyen gölgeler.
İzlerken dünyayı
Bir perde aralığından,
Her dumanlı nefesten
Bakışıma tüy döker yıldız.
Sırtı dönük aynalar,
Çocukların kulaklarına yalanı fısıldar.
Kapanır perdeler,
Alkışlar yankılanır.
İçimizdeki kuyular kurumadan önce ateş böceklerini kovalardım yıldızlı akşamlarda dedemin harmanında. Zulüm yine zulümdü o zamanlarda ama içim çocuk ve aydınlıktı. Senin kuyunda ağlayacak kadar damlalar olması çok manidar sevgili Tülay. Kuyular yusuflara han olalı yüzyıllar oldu şimdi yüreğimizde yaşıyoruz çölü ve kuyuyu. Çobanın kaval sesi hiç susmasın. Yitirdiğimiz şey o tınıda hala çünkü. Yitiğini bilmek, bulmanın habercisi sayılabilir. Tebrik ediyorum çokça. Her dem sevgiyle.