Mezar Taşı
Mezarlıktan geçtim bugün
Nice mezar taşları var ot bağlamış, adı gözükmez
Nice mezarlar var, daha toprağı kurumamış
Ne gelen var ne giden, yalnız kalmış
Her adımımda toprak fısıldıyor sanki:
"Sen de geleceksin, acele etme…"
Ağaçlar eğilmiş hafiften,
Kimisi dua eder gibi, kimisi sitemle eğilmiş mezarların üstüne.
Çürümüş yapraklar dolmuş yollarına ölü zamanın,
Toprak çatlamış yer yer
Susuzluktan mı, yoksa ağırlıktan mı bilinmez.
Bir mezar taşı eğilmiş yan tarafa,
Sanki kalkıp anlatacak her şeyi;
Nasıl öldüğünü değil, nasıl unutulduğunu.
Rüzgâr değil sanki ölenlerin nefesi dolanıyor boynuma,
Üşümekle ürpermek arasındaki o ince çizgide yürüyorum.
Bir çiçek var, solmuş ama direnmiş
Kökleri hâlâ sıkı sıkı sarılıyor taşa,
Sanki “Ben unutmadım” der gibi.
İnsanın içi tuhaf oluyor kendi adını görünce mezar taşında
hele bir de soy adı da aynıysa.
Zamanın ince bir cilası vardı harflerin üstünde,
Bir gün ben de parıldayacağım orada,
Ve sonra söneceğim
Tıpkı bu taşlar gibi, sessiz ve kimliksiz.
Gökyüzü ağır, gri değil ama sessiz,
Bulutlar sarkmış mezarların üstüne,
Sanki göğe bile ağır geliyor bunca ölüm.
Bir karga ötüyor uzakta
Uğursuz değil bu kez,
Sadece alışmış mezarlıklara,
Her gün bir yas yutmuş gibi sakin.
Ben geçiyorum, ama onlar kalıyor,
Kimsenin hatırlamadığı günlerde bile oradalar.
Bir baba, bir eş, bir çocuk, bir hiç
Yalnızca taş, yalnızca toprak,
Ama bir zamanlar dünyaydı hepsi birilerine.
İnsan çıkınca mezarlıktan, kendine dönüyor bakışları,
Her hatıra biraz daha ağır geliyor.
Hayat, mezarın dışı değilmiş gibi,
İçinden geçince anlıyorsun
Kim ne kadar yaşamış,
Kim ne kadar unutulmuş.
Bu anlamlı şiiri kutluyorum Asiye Hocam. Tebrikler... Eninde sonunda hepimizin gideceği yer orası sonuçta.