Müjdelenmiştir Ekim 2
Şiirin Hikayesi
"Cumhuriyet bizim düşünce setlerimizi yok etti. Bu nedenle mezar taşlarını dahi okuyamıyoruz!" diyen bir terane hayatımın her döneminde duyduğum kof bir sakızdı.
Cumhuriyete bağlam olan Osmanlı noktasında halkın %96’sının bilimden, bilgiden, okur yazarlıktan mahrum bırakıldığı ve halkın Türkçe konuştuğu ortamda zaten mezar taşları halk tarafından okunamıyordu. Osmanlıca kavuklular diliydi.
Bu tenakuz böyle olduğu için fıkralara bile konu olmuştur. Arapça harflerle ve Osmanlıca dil ile yazılan mektubu okuyamayan Hoca’ya mektubun sahibi; "Hoca Hoca, benden utanmıyorsan şu başındaki kavuğundan utan" der.
Halk adamı ve halk mütefekkiri Nasreddin Hoca Osmanlı’daki kavuklu meşrebini ifade eden alaycı bir dil ile taşı gediğine kor. "Eğer marifet kavuktaysa al kavuğu, sen oku" deyip kavuğu mektup sahibinin başına kor.
Üstelik düşünce setinden kopmuş olsaydık tıpkı saray gibi ne Nasreddin Hocayı anlardık. Ne Pir Sultan’ı anlardık. Pir Sultan’ı, Nasreddin’i anladığımıza göre düşünce setlerimiz yok olmamış demektir. Osmanlıca sarayın ve bir kısım divan edebiyatının iletişim diliydi.
Öncelikle ben "bizim düşünce setimizi yok ettiler" söyleminin kapsama alanında değilim. Bizim düşüncemiz yok. İnsanın ve insanlığın düşüncesi var. Bize unutturulan düşünce, insanlık aleminde tekrar bize dönüş yapar.
Düşünce setlerimiz yok edildi demek, hali hazırda olup biten gerçek oluşa göre temelde cehalete davetiyedir. Geçmişin bilmesinlercilik halini kutsamaktır. “Merhumun ruhuna Fatiha” diyen bir mezar taşını okumakla yücelen bir toplum yoktur. Olacaksa tek eksiğimiz bu olsun.
Geçmişin düşünce seti içinde ve dünya ölçeğinde bugünkü bir Cahit Arf, bir Aziz Sancar Bir Fazıl Say, Bir Suna Kan vs. çıkamazdı. Tıpkı Osmanlının düşünce setlerine sahip güncel İslam toplumları içinde en az durum dışında hala bu muadillerin çıkamadığı gibi.
Korkularımın zail olması gibi Cumhuriyetin kazanımıyla köleci biate, taate, itaate dair düşünce setim de yok oldu. Köleci biat benim için bir kayıp değil, bir kazançtır. Sırf mezar taşı okunacağı bir mezar üfürücüsünü belirten istek düşünce bağlamında, "düşünce setinin yok olmasını dile getirmek", akıl almazlık değilse, kasıttır.
Salt mezar taşı okuyacağım diye 1- dil telaffuz fonetiğimize uygun olmayan Arap alfabesini; 2- anlaşılmaz ve ana dilimiz olmamakla Arapça, Farsça sözcükleri; 3- Türk diline karşı olmayı şiar edinmişliği; 4- sarayın kendisini Türkçe konuşan halktan ayrışmasını, Osmanlıca gibi uyduruk bir dil ile izole etme çelişkilerini savlıyorsunuz demektir.
Bu çelişkiler içinde var edilen dört bilinmeyenli Osmanlıcayı, sırf taatin, itaatin ve kapı kulu olmanın yatkınlaştırıcı öğretisini düşünme seti diye sindirmek durumunda olmam; neyin nesi ki?
Her gelişme bir mahrum kalışın üzerine daha gelişkin ve lüks bir gelecektir. Siz bile büyümekle; bebek liginizden, çocukluğunuzdan, delikanlı lıgınızdan yoksun kalırsınız. Bilgiyi inşa ettiğinizde, cehaletinizden mahrum olursunuz.
Tarihsel olarak sürece baktığınızda; göl üzerine ağaç kulübeler inşa edilmişse, mağara yaşamından mahrum kalınmıştır. Üreten ilişki nedenle ön ittifakları yapıp, şehir devletleri oluşturulduğunda, totem alanın kabile yaşamından yoksun kalınmıştır.
Demokrasiye geçtiğinizde monarşiden, feodal yaşamdan ve bir kısım köleci ilişkilerden yoksun kalırsınız. Eh ne yapalım bu çelişki Mustafa Kemal Atatürk’ ten İleri gelmiyordu. Doğanın, sosyo-toplumların ve hayatın işleyiş yasası buydu. Her yeni eskir ve her eski ölür. Yerini yeni alır. Eski ölümden korktuğu için yeni olur....
2.Bölüm
Son Osmanlı’nın cemaziyülevveli
Yüzde doksan altı çoğunlukla
Okur yazar değildir mevali
Cihangirlikten
Çağın gerisine
Mandacı
Saltanatçı
Halka celal
Düşmana tabiyeci
İstiklal ve direniş düşmanı
Kuvayı inzibatiyeci
İstilacıdan zılgıt yiyen
"İşgalciye direnmeyin
Halife ve hilafet ordusudur" diyen
Dürrizade
Mustafa Sabri
İskilipli Atıf gibi
Yobaz
Din adamları elindeydi memleketin zevali
Şafağı
Mondros mütarekesiyle doğar
Agamemnon misafiri
Sevir’le çocuksu
Saltanatıyla şirin
Eksiği görünür
Etrafla ekabirin
Muhteşeminden
Naim
Şöyle bir boy verirle azaim
Hazırdır
Kıyam dururla gerin
Baş olmakken yerin
Ne kendini bildin zaim
Saltanatı ve avenesi için
Yanaşırken Agamemnon’a
Pirus zaferiydi
Düşüncesi
Görür edimini hak,
Başkasını batıl!
Bilmekle kaim
Ve
Var
Geçmiş
Her dem
Bilmezlikte
Halkı kışkırtacak
Sanrıca kuruntular içinde.
Cin gözlülük ayıp.
Efkarı umumiyi
Osmanlıca konuşur yazar sayıp
Mezar taşını bile okuyamadık
Derle hafıza kayıp
Bilmeze oynayış danışıklısı vardır her daim
Cumhurun cemaziyülevveli
Olmayan mülkün
Dirliğine
Birliğine
Kulluk
Biat
Taat
Itaat... olmak dışında;
Sıhhattidir
Cehalet afiyeti
Var mıydı geçmişin kayıp şakulünde?
Çağın izafiyeti...
Sağı solu
Eşref saatinde artık düşmanlı
Neyi kayıpla pişmanlı
Kuantumu mu bilmişti
Osmanlı.
Bilimden
Bilgiden
Bigâne tutulmayadır reveransı
Osmanlıca
Bir ayrışmayı harla
Kayıp ide seti diye zarla
Hala tutuşturur
Bu cehennemi narla...
11.10.2022
Cemaziyelevvel: geçmiş
Mevali: İsteyerek bir tabiiyete katılan kölelik. Yöneten sınıf dışında kalan mülksüz ve köle halk. Arap olmayan Müslümanlar. Padişahlar da halkına mevalim (kölem) derdi.
Celal; Kızgınlık, kaşları çatmak, şiddet.
Cihangir: Dünyayı ele geçirme sevdası. Dünya fatihi.
Manda: “biz adam olmayız" düşüncesinden kalkıp; başka bir devletin yönetimini, gözetimini, boyunduruğunu isteme tabiyeciliği. Geri kalmışlığın gelişmesine kadar himaye, korunma isteme
Tabiyece: bir akıma tabii olmaktan; bağlı olucu, boyun eğici. Mandacı
Dirlik Belli bir geliri olan toprak ve bu toprağı padişah tarafında bir paşaya verilmesi.
Efkarı umumi: Genel düşünce.
Eşref saati: Açılış yapmak, denize gemi indirmek, savaşmak gibi türlü devlet işlerinde o işin yapılmasına uygun olan vakit demektir. Bu nedenle düşünce setinden koptuğumuz Osmanlı’nın (tüm İslam devletlerinin) eşref saatini sorduğu müneccimleri (falcıları- yıldız falcıları) vardı.
Zaim: Önder. Padişah, önder olduğunun bilincinde bile değildi demek.
Naim: Bolluk bereket. Osmanlının muhteşem geçmişindeki görkemin padişaha sirayet etmemiş olmasına vurgudur.
Azaim: azmin çoğulu. Güçlü duygularla bir işi yapmaya yönelme gücüne sahip olan.
Kaim: Bir şeyin yerinen konan veya bir şeyin yerine geçen. Var olan.
Reverans: korkuyla, itaatle diz kırarak yapılan saygılama ve selamlama. Kadınlara da reverans yapılır.
Pirus Zaferi: Pirus Antik çağda Epir kralı. Sonucu yıkım olan bir durum pahasına çok küçük bir kazanç elde etmeyi ifade eder. Rivayet o ki kral Teselyadan Moraya kadar olan toprakları kaybeder. Ancak sıkışıp sığındığı beldeyi savunmuştur. Bunu gürültülü bir kutlamayla şaşa eder. Oysa ordusunda bile bir elin parmakları kadar kişi kalmamıştır.
Agamemnon: Truva’yı alan Anadolu kıyılarına gelen Miken kralıdır. Bu isim bir İngiliz zırhlısı olan bir savaş gemisinin de adıdır. Agamemnon zırhlısı bile bile bu tarihi bilinçle, tarihsel Truva savaşının galibine zihnen bir gönderidir.
Agamemnon zırhlısı tüm hatırasıyla, Antik çağ Çanakkale’sini 20. Yüzyılın Çanakkale’sinde gözler önüne getirtir. Britanya bu anlam ile Agamemnon’u Limni adasına gönderir.
Sanki barış görüşmesi yapılacak hiç yer yokmuş gibi Osmanlı delegesi bu hatıralarla Agamemnon’a çağrılır. Delegeler tereddüt süz giderler. Çok hazindir ki bu tarihsel baskı ezenlerin ve eziklerin ruh haliyle gemi içinde barış gibi, uzlaşı gibi yapıldı.
Agamemnon’da fiilen Osmanlıyı bitirip; Osmanlı varlığına son veren Mondoros Ateşkes anlaşması imzalanır (30 Ekim 1918).
İşte 29 Ekim 1923 sırf bu anlamda da çok önemlidir. 29 Ekim Türk’ün bu mezkür talihe de müjdelemiş bir 29 Ekimdi. Atatürk 30 Ekim’in bir gün öncesi, 29 Ekime de Cumhuriyeti ilan etmesi; tesadüf olmayıp tarihsel bir direnç ve dirilişin meydan okumasıydı.