Nadide Zamanlar

Fuşya zamanıydı
Vişneler çiçeklenirken
Bir tık önce kirazlar
Nadide iki deli küpe kulaklarımda.
.....
Nasihat geçmez zamanıma
İlaç olduğu kadar
Kiraz dallarında
Baharla fuşyalanıyor
Elim yüzüm yüreğim.
Antideprasan bir gülümseme
Suratımda
Eylül'le vizonlaşıyor
Biliyorum sen dönmeyeceksin.
---0---
En Nadide çiçekler
Açıyor taçlarını
Beklenmedik bir anda
Hızlı bir tren rüzgarında
sabit güzergah,
Yol değiştiremezsen
Ya da yerini...
Ciğerler dolusu beklenmişliklere
Mendiller sallamak
Çok eskidendi
İki tutam saçın
Taşıdığı boşlukta
Yeri dolmayan bir
Tenin nadide rayihası
Kiraz çiçeklerinden kalan
Fuşya zamanının tek şahidi
Buhranın eridiği
Sıcak iklimlerden gelen neşe,
Meltemleriyle aman sende çiçekleri açar
Olacaksa olan olur der
Çıplak vücudun
Minik tüyleri dans eder
Ilık bir tepkimeye
Kuru öpücüktür aşk
gezer diken diken
Acının zerkiyle...
Teslimiyet varoluşlara
Boynum gerdanım
Ne kadar susamış
Bu dikenli okşanışa
Yükümüz takas olur yine
Biraz senden bana
Biraz benden sana
Umut incileri bulut bakışlardan
Mutluluğa uçuşur.
Bir minik arı olur
Polenleri döllerken
Gönül bağımda
En güzel sendin
Yarışı başlar
Ama son ne kadar
Doğaldır tabiatta
Vazife tamamsa
Toyluk limitlerin
Üst başından
Kırılgan kesikler hasat ediyor
Çiçeklerimi
Bir zaman unutmaya
Meyletmiştim
Eylül'e gebeydi yaz bugün gibi
Bazı acılar kalmamıştı
Unuttuklarımın
Acı özgürlüğü içinde
Pervasız gelip açıyorsun yüreğimi
Kalbimden Eylül'ün kalbine
Nadasa bırakıyorım
Kendimi
İkimizde de yine
Yamalı bir bohça
Asanın ucuna kadar
Taşınmıyor hiç bir yük
Çünkü bu
Soluksuz rüyalarda
Ama hâlâ beklerim seni
Bir bir bütün ahlar dökülür
Dilden öte iki dudak arasından
Kanatlanıyor
Milyon kelebek bu yaşam
Çağrısına
E hadi bir daha
Ve yine bir daha
Gelebilir misin cana
Varıp durdum tamahımla,
Günü aldım sardım en gudubet geceme
Ufkuna ne cinayetler sermiştim
Ölü toplamaya zamanım yoktu
Kör kuytularda sakladım seni
Sustuklarımızla kemirtildik
Yuttuklarımızla zehirlendik
Sözleri olmayan sevdayı
Biledim artık
Derin bir kesik yüreğime
Dudaklarımda manasız bir güfte
Eğreti yalnızlığımın
Eylül çığlıkları
Eşiğinde geceler
Bulutlarla dalgalandı
Arada
Ay bi sırıttı
Yaprak sarardı kıvamında
Seni andım yine
İşte o an
bir şarkı dilime dolandı
-Hüzüne bir adım kaldı
Solumda bir adın vardı
Karardı dalımda tomurcukların
İçime bir har-ı Eylül kaldı
Anmazsam adını
Yalan olur bu sevda-
Ateş yüreğe düşmeden
Küllerim Alazlandı
Her yeri yakmaya yeltendi
Yalandan ağlamadım
Susturamadım
Koy verdim
Çok sevdiğimle
Külleri harladık
Sular seller gibi
Astarsız yüzler gibi
Hilkatten garipler yurduna
Çöllerden uzandık...
Fuşyalandık...
Nadide,
Bilmediğimiz bir zaman bu...
Baharla gelen.
Nazenin,
Kırılmak nedendir hayata...
Fuşya zamanlarından.
Hangi rüya bizi
Yakacaksa yaksın
Ki elbet
Seni
Ki elbet
Beni
Dokunmayın
Öylece kalsın
Nadide bir an bu
Kaç bahar beklesem
Kiraz dalları yorgun
Uyandığım fuşya zamanlarından
Kulağımda nadide deli küpeler
Ve Eylül kapımda
Vizon zamanlarında
Anmazsam adını
Yalan olur bu sevda...
Tcpassenger_ierdoğan
Eylülüneşiğindekışayazmışdüşümsün