Otuz Beşinci Bahar için Mersiye
Gözlerimi açtım Kozlu’nun yaz sabahına,
Güneş, denizin bakır yüzünde parlıyordu;
Tuz kokusu, taze ekmek buharına karışmış,
Sabahın kucağında sessizce doğdum hayata.
Sen vardın anne…
Alnında yorgun rüzgârların haritası,
Gözlerinde, vakitleri aşan bir dua.
Beni, kendi gençliğinden söküp aldığın umutla sardın;
Bileklerindeki sabır zincirini kırmadan,
Her gün biraz daha bana eksildin.
Otuz beş yıl…
Zamanın çıkrığı dönüp durdu,
Günler, maden ocaklarından çıkan karanlık gibi ağır,
Geceler, Karadeniz dalgaları gibi köpüklü geçti.
Ben büyüdüm, sen bekledin;
Büyüdüm, yine bekledin…
Bugün, yeni bir kapının eşiğindeyim,
Bütün mevsimlerim omzumda,
Yüreğimde hem çocukluğumun ilk baharı,
Hem de yaşlı bir çınarın gölgesi.
Ve bil ki anne,
Her doğum günüm,
Aslında senin sessiz bayramındır;
Çünkü ben,
Senin avuçlarında yoğrulan bir ömür,
Senin gözyaşında yıkanan bir şiirim.
Ve şimdi, umutla yola devam…