Özdemir Asaf Gönül Şenliği Lavinia / Mevhibe Beyat
Bir ölüm çiçeğine yağmurlanır gözleri adı Lavinia
bir çığlık umarsızca payına düşer
sırtını sıvazlar yalnızlığının
isimsiz göçler birikir yüreğinin dibinde
kalabalığı arşınlar soluğu hep
gecesinden eksilir gün hışırtıları
bir şehri küllerinden şiire doğurur
türküler buğulanır kahverengimsi gözlerinde
vuslat durur geride kalan tüm adımları
yuva arayan bir kuş birikir hikayesinde
bütün gölgeler lal olur...
Bir soluk ötede dinginlenir gamı
pay edilir saçlarına kırgınlıkları
yüzünde belirir iki yitik coğrafya
içine debelenir hoyrat bir hıçkırık
yokluğun penceresi hep yıkık döküktür
dünya gözüne kaçar da nefesine serpilir bir ağıt
yalnızlığın kuyusunda terler yüzü
acıları sıralar lehçesine eşdeğer
inler gönlünün duvarları çığlık çığlık
darağacına asılır bir haykırış hüznünden
ödü kopar Lavinia'da gördüğünü görecekler diye
yorgunluğundan avunur içinin kırgınlıkları
ve birazda yutkunuşuna söz geçiremez satırları...
Bir avuç utangaçlığa yeniktir alfabesi
sevinci bir avuç toprakla örtülür aşiyana
kulaklarına dokunur bir Lavinia
ölümün kollarında bile adını gizler Mevhibe'nin
el sallar sızılı şiir kırıntılarına içinden
bağışlar gökyüzüne yarı çıplak vedalarını
penceresinden bakar yorulmuşluğuna aşkla
gün geçtikçe sesleri uzaklaşır kuşların coşkusunun
düşer gökyüzünün renkleri, bulutları, mevsimi
simsiyah cümleler yazılır beyaz kağıtlara
bir şiir başını okşar tüm sevilmemişliğinin
ve bir şiir dudağının uçurumunda üşür
kaç kez sendelense de umudu aldırmaz
nasılsa hayat kısadır, kuşlar uçuyor...
Gözlerine diz çöker bir çığlık Asaf'ın
sığmaz bakışları şehrin dar sokaklarına
elleri kesiktir cümlelerinin
derdi taze, yası türlü, ağrısı incedir
turuncuya meyillidir tüm akşam kızıllığı
yüzünde bir kent gürültüsü sotelenir
yağmurla daha bir karışır karşılıksız duyguları
tarumar sayılır hüzünbaz kelimeleri gökyüzüne
güvercin kanatları susazır yalnızlığına
ayakları hep bir adım uçurum yamacında
bir türkünün acıtan kıyısından burkulur
susmaz içinin haylaz sevdakar çocuğu
muhabbeti vurulur kör karanlıklara
sessizliğe sırdaştır yanılgıları
düşleri ıslak, düşleri kırgın, düşleri yetim
bir şiirde boy verir gizlenen figanı
ve günbegün dünden eksilir kahkahaları...
Göğsüne devrilir gece de yalnızlığı paylaşılmazdır
tüm çocuklara masal okur umudu
sesine yaslanır dört duvar
ezberlenmiş kelimeler kıyılanır dudağına
biter zamana astığı platonik bir sevda
aynı sokakta yolunu kaybedenlerden bilir
gözlerinden düşer utangaçlığı
adının her harfinde gönlüne dokunur bir şehir
eksiksiz, eskidendir...
Soluğu telaşlıdır Özdemir Asaf'ın
yangınlar devşirir ıssız yanları
koşar adım kahırlıdır karşılıksız vakitlere
kuş seslerini giyinir bulutların
iyi niyetinden ve sevdasından üzülür vedaları
dudağında ağız dolusu dün suskunlukları
gecenin göğsünde konaklayan seyyahtır
pay edilir karanlığında yüreğinin bir sızı
hecelerinin sessizliğini uğurlar küflü elemi
içten içe avuçlarında kanar bir boşluk
kalbinin heyecanında kuraklığı içer kuşlar
unutulur gökyüzünün unutulan şiirleri gibi
ve sonra
ardı duvara açılır pencerelerinin
ömrüne 'yalnızlık' adlı bir sahne yazılır
ne de olsa
kavuşamamak şairlerin alın yazısıdır.
Saygıyla...
Çok güzeldi. Selamlar..