Rose

Ya sadece isimler değişiyor ya da ben kendimi kandırıyorum
Sen bana yeniden seslen diye her şey orada bekliyor bizi





Rose
Kılığım
Ve
Kılıksızlığım

Tuza banıp harf yutturmuş bana kavmim
Ki ben bu sebepten gözlerindeki ıslaklığa koşuyorum
Ve vakitlerini saymıyorum topuğumdan düşürdüğüm
Bu yokluğunun

Hor görme kimliğimi
Sualim dudaklarının rahatsızlık edici kıvamına
Oysa oyuklarını doldurmam lazım her harfin
Adına doğrulacak diye
Hadi konuş benimle
Damağın dayanmaz
Bunca harf bozgununa

Durup durup kurcalama zihnimi tarih olup yeniden eskiyorum dudaklarında
Ki biliyorum her hikâye bir dönemi ve her kahraman bir suçluyu gömüyor
Parmaklarındaki sayfalarda

Kızıldan geçtim rose
Hatta sudan
Sarıdan hasır çekilmiş toprak gibi
Güneşi sırtına alıp bakma bana
Ben rüzgâra inanıp yağmur yoğuramam ki

Cümlesi gergin bir seyyahın
Kervan yorgunluğuyum

Kısıp iki kas yatağını beni meraka sokmak nasıl bir adalettir rose

Ve sen
Soyun bana rose
Tanrının düşürdüğü o ilk çehreye düşsün yüzün
Ve ben sana tas tamam başlayayım
Dün ve ertesinde

Hadım et tanrım çocukluğumu başka bir lisan doğurmasın zamana
Ki her doğum kirlenip doğruluyor göz uçlarıma
Her yeni çocuk bir kirpiği asıyor sokaklarına

Aramızdan sızan bir kelimenin ne kadar hatırı olabilir yalnızlığa

Adına dizdiğim her harf ellerimde kalıyor rose
Sesimi düşürdüğün toprağından sürüklüyorsun ardına
Ki adın kırk nasır olur harfe bölününce

Biliyorum
Ve tanrıda biliyor
Seni yazmak çürümüş iki harf etini kaybetmekti

16 Aralık 2024 8 şiiri var.
Yorumlar (2)
  • Tebrik ediyorum günün şiirini ve şairimizi. Bu sayfadan heybem dolu ayrılıyorum her defasında.

  • 56 gün önce

    zaman yaralı bir turna gibi aktı da geçti göklerin efkarı yıldızlarla düğüm çözdü ruhlar sarardı o eski yazdan bir izdi kavuşmaz rüzgarlarla küsmüş zeytin dalları kalmış gözyaşı yüklü hayallerin şarkıları

    //

    sonsuz bir mahzene düştü şimdi avazım gözlerimde sis ellerimde kayıp mazlum yazım bu şehir hangi beddua hangi yitik niyazım hicran rüyalarımdan çaldığın ışık şimdi geceyi örten sessizlik susmaz bir sızı gibi

    //

    aşka dair tüm sözler unutulduğu yerde kaybolur mu kalp kül birikintisinde ey vuslat rüzgarı sürükle beni sen nereye kanat çırpan düşlerin arkasından koşarken kimsesiz sabahlarda gölgeme yenik düştüm ben

    //

    bir hayat sözcüğüydü sevdadan kalan mezar taşları gibidir seslenmeyen zaman kim bilir hangi şafakta buluşur iki inan toprağın derin uykusunda sessiz bir ömrün ölü doğmuş rüyaları tarifsiz

    tebrikler