Sarı Şiirin Kıyıları
Asalak dünyanın demi
dilimde bir şarkıyla uğuldar;
kanar şehir...
Garip akşamlar,
yıldız ve yağmur uçlarında
öyle karanfil kokar.
İnce,
mavi bir yer burası;
uyku atlarıyla gerinen düşleri avutur.
Gölgesinde yorgun gün doğumları
su içer ellerimden.
Apansız vurulurum sesime,
sesimde yankısı göğün.
Bir tortu gibi
dikeni batar ağaçların.
Doğrulurken ay gecenin penceresine,
soluğunu çekerim yolculuğun
kök kuşlarıyla...
Vakitlerin korkusu ağzımın kenarında,
çiçek
titrer rüzgarıyla.
Nehirler akar,
güneşse o kadar toy;
sarı bir şiirle kavrar kıyılarını yüzümün,
ince damarla karışır sesim sesine.
Sıyrılır ateşi çözülmemiş gün,
yılgısında gövdem.
Bahar tarlalarında yürürüm
tomurcuk tenli zamanla.
Martı kanatlarıyla biçimlenir yağmur,
kavisinde sessizliğin aydınlığı;
ıslanırız takvimlerce.
Rüzgarın hasret çadırı şu kent;
tutmasam elini gökyüzünün,
asılamam gözlerine.
Ki, nereye gitsem
toprağın derisinde buğday,
yüreğimin ovası...
Gökyüzü, toprak, rüzgar ve ağaçlar ilişmişse şiirin ruhuna, kuru bir yaprağın susuzluğuna benzer yorumum...
Sevgiler bıraktım sayfana, sevgili Tülay.
Selam ile.