Savur Savur Rüzgara
savur savur,
rüzgârın eline bırak Gökyüzünü
bulutlar saçlarını çözüp
geceye gümüş tel gibi düşsün
savur savur,
ellerinde unuttuğun sevinçleri
her tanesi toprağa dokunsun
filizlenip çocuk gülüşüne dönüşsün
savur savur,
yüreğindeki küllerden doğan kıvılcımı
belki bir Kuş olur
belki bir Yıldız
ama mutlaka bir yol bulur kendine
savur savur,
daha söylemediklerin kalsın havada
göğe asılmış sırlar gibi
kim bilir belki rüzgâr
benden sana taşır bin bir cevabı
savur savur,
düşlerin kırık camlarını
her parçası göğe değsin
yıldızlara yara izi gibi işlesin
savur savur,
ölümün kapkara sessizliğini
belki bir çiçek açar
mezar taşının gölgesinde
belki de bir çocuk ismini
ilk kez fısıldar rüzgâra
savur savur,
umutun ince tülünü
gözyaşına değse bile
ışığına zarar gelmez
çünkü umut
sürülen en inatçı renktir
savur savur,
yaşamın bütün ağırlığını
dizlerin titrerse yere düş
ama ellerini göğe aç
çünkü Gökyüzü
düşenleri kucaklamayı da bilir
yeniden kaldırmayı da
savur savur,
acıdan doğan şarkıları
her mısrası
bir başka kalbe ulaşsın
belki senin yarandan
başkasının yarası iyileşir
belki senin gözyaşından
bir başkasına umut yeşerir
savur savur,
zamanın ince kumlarını
avuçlarında tutmaya çalışsan da
bir bir süzülüp gidecek
geriye sadece izi kalacak
kalbinin çatlaklarında
savur savur,
geçmişin küf kokan anılarını
mezarlık yollarında öksüz kalan
ayak izleri gibi
sessizce dağılacak toprağa
savur savur,
geleceğin beyaz sayfalarını
her yaprağına gök delinip
ışık dolsun
ve sen yazdıkça
yara yerine gül açsın
savur savur,
yaşamla ölüm arasında
sallanan o ince ipi
bir ucu karanlığa bağlanır
bir ucu Güneşe
bizler ise ortasında
bir adım ileri, bir adım geri
denge arayan yolcularız
savur savur,
ne varsa içinde
çünkü zaman
ne bir gözyaşını saklar
ne de bir kahkahayı unutur
hepsi birden dokunur bize
ve bizden sonra da
başkalarına taşınır
savur savur,
sonsuzluğun sessizliğini,
öyle derin, öyle uçsuz
ki yankısı bile göklerden geri dönmez
savur savur,
ruhunun ince sırlarını
Göğe karışsın
bir Yıldız tozunda yeniden can bulsun
savur savur,
ömrün kısa yolculuğunu
çünkü her düşen yaprak
sonsuzluğun defterine
bir imza bırakır
savur savur,
sevdanın en saf halini
belki bir duada
belki bir çocuğun gülüşünde
ebediyete karışır
savur savur,
çünkü zaman biter
yol biter, beden biter
ama sonsuzluk
senden kalan ışığı
daima içinde saklar
savur savur,
sonsuzluğun sessizliğini
belki orada
yara sızlamaz, göz ağlamaz
ama biz burada
her nefeste seni anıp
içimizden yanmaya devam ederiz
savur savur,
gözlerimizden düşen yaşları
toprak da bilsin
gök de duysun
yüreğimizde açılan boşluğu
ölümün karanlık perdesini
savur savur,
zamanın çürük yapraklarını
biz artık bekleyemeyiz baharı
sensiz geçen her gün
bir mevsim eksik
her saat yarım kalmış bir hayat
umutla ördüğün düşler
şimdi paramparça oldu
her parçası elimizde kanıyor
her parçası bize
bir daha dönüşsüzlüğü hatırlatıyor
sevay
Soluğu güzeldi şiirin, kutluyorum