Sobe
Ben,
İyi bilirim;
Nasıl karışır küstah sigara kokusu,
Yeni yetme zambaklara.
Ve büyük bir kibrin gölgesinde,
Nasıl uzanılır, kıvrık, bükük,
Cenin gibi.
Bendenizin,
Acıdan kubbelere güneş değerken,
Sevinçten gözlerine yaşlar dolar,
Çocuklar ölüp, cenneti boyladıklarında.
Rab der, dururum.
Bu çok karmaşık güzelliği önüme seren,
Beni ağlata ağlata büyüten.
Ninem de, Babam da,
Söyler durur;
'Bir çölün olmalı çocuk.
Düşlerini çırılçıplak inşa et diye,
Temelsiz kıl ne varsa ve
Ki; yıkılsın en ufak çıtırtıda.
Ki; yeniden oluşabil.'
Görürüm,
Kuvarslar parıldayınca.
Milyonlarca kilometre uzaktan, ne olduğumu,
Ve ne olmadığımı, en yakın aynaya yansıyamadığımda.
'Küçül, ezil, sefil kal her daim' der.
Aziz, kadim dostum.
'Ki parçalanabilirliğin, savaş başladığında,
Bütün olmana yardım etsin.'
Ve cehl ile
Silahlarımı indiririm.
Savaşın burada adı ne?
Bilmezsiniz.
Ben de bilmezdim eğer,
Şu merhametsiz temren girmeseydi böğrüme.
Ha kader, ha mızrak.
Ordular;
Para, kral ve hırs,
Oğul ve kadın,
Buğday ve ev,
Korku ve umut,
Şafak.
Karanlık.
Rüzgâra yakışan saçlarım olmalı bir de,
Sunmak için ustura çalmalıyım vakti gelince.
Bir de;
Anlatabilmeliyim, fedâ ne demek?
Zamanda kaybolmak.
Zaman; Lykaonia.
Saçları kesmek; Anadolulu bir genç hanıma ne hissettirirse...
Nasıl ki dokuz ay içindeydim rahmin,
Öyle içimde, sesi, annemin de.
Dedi;
"Oyun ve savaş...
Hakikatten saklanan benliğine;
Sobe, de."
Mutluluk duydum Yunus hocam.
Tebrik ederim Musa hocam.
Tarifinize bir nebze uyabiliyorsam ne mutlu. Teşekkür ederim Cemal bey.
İyi bir insan tarifi diyelim
Hep o fil dişi kuleleri
Yıkmak için bu uğraşı
Kutlarım Musa 👍