Soylu Lordlar Ülkesi: Sümerler III. Kısım
Ölüler Diyarının Kapıları (kur-nu-gi-a)
I - Geri Dönüşü Olmayan Ülke
görmüyor musun karanlıkta uyuyan
kigal'ın çocuklarını
sonsuza dek aynı düşler bahçesinde
dipsiz bir kuyunun içindeler
onlar ki
bir zamanlar tanrıların sesiydiler
şimdi tozun içinde bir nefes gibiler
II - Enlil'in Laneti
yer altı kapılarının doğu kenarında
fırat, ölülerin omzundan akar aşağı
sonra hepsi aynı çamurdan geri dökülür
taşın içini delerek geçer çığlıkları şeytanın
geri dönmez oradan ne gök, ne de insan
orada, rüzgar ölülerin saçlarını taşır
ruhlar, dişlerinden zincire vurulmuştur
gece azap içinde olanların göz çukurlarında büyür
sonra hepsi ırmaklara geri döndürülür
III - Ruhun Çemberi
zaman kendi kuyusuna düşer
sonsuzluk, dünya denen çemberin kusurudur
insan çizer o kusurlu çemberi, ortasında kendini bulur
IV - Namtar'ın Yalancı Şahidi
elinde ateş, göğsünde buğday tohumu ile
namtar yürür uçurumun kenarında
"ölüm" der, "en eski doğumudur ruhun"
“biz ki her seferinde geri dönmedik mi tufanlardan
ur’un külleri üstünde şekillenir
yeniden doğar insan”
başka hiçbir varlık yoktur ki
kendini kadim sanıp ölümsüzlüğü arayan
namtar’ın yalancı şahidi, insan
sonrasında toprağın altında unutulan
V - Ölüler Sofrasında Sunu / Libasyon
bir çanak dolusu şarap
ve üç damla insan kanı
yer altına sızar, gölgelerden yükselir dumanı
o duman ki, kur’un nefesidir
içinde ruhların yankısı taşır
rahiplerin ellerinde arpa, süt ve tuz
her damla yere düşerken
göğün kapıları kapanır
çünkü kur’un kulakları taştandır
orada, susuz kalan her ruh
libasyonun kokusuyla yeniden dirilir
ama dirilişleri acıdandır
tattıkları, yaşamın değil
unutuluşun ve hiçliğin şarabıdır
namtar der ki:
“yaşarken tattığın zevklerin kefaretidir bu.”
zira orada, ne mutluluk sonsuzdur
ne de kederin bir sonu vardır
toprak, bir ölü kalbin atışını taşır