Sterliçya
Diyelim ki saat üç
Mor bir sabahın uyanma vakti
Avuçlarım da yorgun bir hüzün
Yüzün bir otobüs camında
Örneğin
Yüzüm dağılacak birazdan
İçime çökecek bu şehir
Uzun bir keder
Kısa sarılmalarda
Sarmaşığım anla
Ayak bileklerinden kirpiklerine
Asılmak yalnızlıktan
Ah öpseydim bir daha
Ayın değmedigi gölgen
Sonra öpseydin
Bir şiiri son nefesinden
Diyelim ki sen uyudun
Avuçlarım da unuttun yüzünü
Sonra ben en çok seni sardım
Sarmaşığım
Kısa gelip uzun kaldım
Do ku na madım
Kırılır diye
Gözlerinde zamansız düş
Anlamı/ürperti susarken
En büyük ayrıntı
Çatlamış bir kalbin aynası
İçime sızarken
Sana aşk çaldım
Bir masal kitabesinden
Hiç bir düşe sığmadı
Sarmaşığım
Sakıncalı bir yeşil
Dalından köküne
Akan kandım
Kıbleme yağmurdan
Sarmaşığım
Parmak uçlarından
Alnına
ki
Ben yazdım
Kör bir akşam
Kurşun bir kalem
Öpmeden duramazdım
Kuyu da ay
Söylencesi, ateş
Yakılmış, derrin siyah
Liflerinden asılmış, eski bir masal
Bütün dönüşleri, ricat
Ben en çok sevmeye inandım...
geç farkettiğim bir lezzetti şiir tebriklerim yüreğe derinliğe...
tebrikler yüreğinize sağlık selam ve saygılar👍👍👍👍
Sarmaşığım..Ne güzel bir sesleniş..Her şiir sonsuzu sarmalar..Tıpkı bir sarmaşık gibi..
Ne demeli ki?
Bir gün sevgilinizle karşılaşırsanız ilk kez gördüğünüz gibi davranabilir misiniz?
Yahut
İnsanlara karşı olan sabrınızı ölçmek için hangi yaşlarla muhatap olursunuz? Bebek mi ihtiyar mı?
Neden sordum soruları bilmiyorum ama çoktandır böyle etkilenmedim şiirden .
Bir yudum su gibi
"ses geliyor ormandan"
Saygılarımca Sayın Cumali Hocam...
Saygılarımca
Dün gece şiiri okuduğum gibi .
Deprem mi oldu, güneş mi doğmaz? Gün ışımaz mı? Ne oldu?
cevabı sorusunda gizli yalnızlık silsilesiyken yaşadığım bana hiç kimsenin bulamayacağı aranmazı ver ... ver istedim Kurak topraklardan geçerken , su mu çile mi ?diye seçerken Son adımında kaç hendeğe küfrettiyse bedenin Bana ölümü aştıracak bir deve ver , ver istedim Kuşkunun kıskacında ben akrep , alev ateş bir yangınken aşkın Bir söndürücüsü yoksa tutkularında Batır beni kendime , batır kendini bendime , yavaş yavaş ~ belki en ağır öleyim çapaklarının önünde Bana sonsuzluğu deşecek kirpiğinin telinden ver , ver istedim Hep istedim bugüne kadar aramadığımda kıvranan yazınlar ve yazgılar Irkının fedaisi olmaksa var olmak , olmamakta gözüm gurur şirpençe beni gökle deniz arasına perçinleyen tütsü ver , ver istedim ... Kaç yılında fethedildiyse İstanbul, arterime o kadar neşter vuran gözyaşı kırbaçlarıyla , bir damlanın tenini acıtıp acıtmayacağının hesabını Fatih gönlümde tutarak ve geri kalan her yersizliği unutarak , aciz bir mevsimin nedensiz soluğunda iki kalp sızısının en ufkan kızıllığında , yağmurlara , volkanlara nispet sevdim ben seni ...
Diyesim geldi
Saygılarımca