Usanmış Bir Dilin Sözcükleri
sözcüklerden usandığım bir yaz gecesinin sonunda
beni sana anlatamıyor diye ısırarak dilimi
sokak lambalarının altında beklediğim yağmurla anlaşarak
kaldırım boşluklarını saya saya yürüdüm durdum
keşke bu kadar çok yazmak yerine yüreğimdekileri
ciklet kağıtlarına sarıp fırlatsaydım dağa taşa
cinin hapsolduğu şişe gibi kaybolup gitseydik bir süre
demem o ki bir sevda için bir ömür harcamaya mecbur muyuz
tarifsiz bir zaman çemberinde dönüyordum
hayat eskitilmişlerin yuvası oldu birden bire
her harf bir başkasının heyulası artık
söylemek zor ise yazmak korkunç ötesi
belki de saklamalıyım içimde tüm embesilleri
kör kediyi topal karıncayı inciri narı eyvahları
artık el ele tutuşup gitmenin zamanı
yaşamak denen zulmü çekmeye mecbur muyuz
görüyor musunuz gelen gidiyor gelmeyen de
ne su ne deniz söndürüyor içimizin yangınlarını
ateşe körükle koşanların yurdundayız uzun zamandır
uzun zamandır hepimiz kendi kanımızı emiyoruz
köpüren ağızlarıyla doymak bilmez bir ihtirasa koşan
yılkı atlarının tutan beddualarında gibiyiz
koş koşabildiğince diyor has demirden nallarımız
gelişi güzel geçen zamana kapılıp gitmeye mecbur muyuz
üstümüze üstümüze gelen hatıralardan da sıkıldık
annesini özleyene hikaye gelir gül kokusu
el ele dolaşan çocuların cıvıltıları kurtarsa da günü
umudu yamalı bohçalara sakladığımız o evden beri
geceleri uyumayan adamların cümlesinin avuçlarındadır
güvercin gerdanlıklarıyla o kadınların nazenin halleri
gümüş bir sandıkta saklı kehribar bir kolye gibi
takıp takıştırılamadan bir ömrü tamamlamaya mecbur muyuz
.
.
Önder Yılmaz .. şiir ( Resim : Beti rodrig )