Yedi Tül Dansı




Günler isimsiz kefenlerdir, ateşten ve şahsiyetsiz

Buhranlı pençeler gibi çöker üstüme nobran ve şefkatsiz
Tebessümler yok olmuştur hep, ölüler yurdu sessiz
Kırık aynalarda nice doğumlar yapar flû suretler
Nobran gecenin dipsiz derinliklerinde o emsalsiz-
şimşeklerin yalçın sayhalarında sefil kelimeleriz



Deniz sessiz, engin göğüslerinde korkunç soluklar gizli
Tanrı gazabı gibi yakıcı bir akım dolaşıyor damarlarımda
Ruhlardan ve kuytulardan ruhsuz bir şafak fışkırmakta
Yakın dağlardan kopan haşin çatırtılar sarsar karanlığı
Ezilenler tragedyasında akkor çığlıklarla yırtar insanlığı



Küçük kâğıttan insanlar, basit gravürler, çevrilen sayfalar
Şeyh Hamdullah’ın hattıyla yazılmış ömrün kırık elifleri
Süzüyor Magritte’in sisli şapkalarında unutulmuş çehreleri
Uzaklarda bir tren düdüğüyle bölünen alacakaranlıklar
Bakın oradadır kımıldayan ve kanayan partal karaltılar
Ve gravür mezarlıklarında unutulmuş bahtı kara insanlar



Erimiş mumlardan süzülen saatler ve hüzünfeza geceler
Ve mülteci bir yetimin soluk ve yırtık defterinde tüten kader
Ah muazzez ve aşkefza Dona Sophia
Başım sevgili bir kadının dizlerinde geçen zamanlar
Ve Chagall’ın semaya uçurduğu arşelerdeki kemanlar
Bilmem ki kendimi,
Düşünemem ki sevgimi,
Hissedemem ki kaderimi,
Ağlamalı mıyım hıçkırıklar ve feryatlarla hep o anlar?



Altın yaldızlı saçaklardan damla damla güneş damlıyor
Göklerin çarmıhında yanıp sönen bakışlar kıvranmakta
Dekadan imperiumların paslı taçlarında eriyen bakırda,
Ve perdede boy atan füsunfeza bir enjenü sedasında
Yağmur mu başladı sevgili Dona Sophia?
Yüzüm neden ıslandı asil Madam Nora?
Yağmur damlaları mı, gözyaşları mı bilmem ki süzülüp gidiyor
Ruhum sefil bedenimden kor kor sızıp gidiyor


Yorgunluk bastırır, hafakanlar polkası beynimde
Bahtsız bedenimde tüm yaşam monadları ıslanır
Metafizik bir tebessüm mahzun çehremde oyalanır
Salome Yedi Tül Dansı yapıyor şerâreli gözlerimde
Ve bin Yahya’nın kesik başı sunulur majesteye tepside
Kırık çocuk oyuncakları ağlar hep sürgün geçitlerinde
Zihnimde bütün güneşler bir bir intihar ediyor
Çarmıhların ahşabında nice beyaz zambaklar açıyor


Birer birer söner dünyalar, elem fenerleri canlanır
Çocukların masum gülüşleri makberlerde oyalanır
Gömülecek mezar bekliyor bunca kurşunlanmış sevgiler,
Ve mührü kırılmış kitaplarda kanayan müthiş hakikatler


Kandillerim yanar iki cenahta, çileli yolum aydınlanır
Sükutumun ardında bin yıldızlı kehkeşanlar saklanır


Gültekin Avcı
İzmir, 2015





18 Eylül 2025 16 şiiri var.
Beğenenler (2)
Yorumlar