Yıkılmak Bir Ahşap Konak Gibi
Bir güz yaprağı gibi sapsarı, cansız yüzüm,
Kurumuş dudaklarıma asılmış, durur sahte bir tebessüm
Ve yağı tükenmiş kandiller gibi bakar gözlerim.
Şaşkın beynimde bağdaş kurmuş günahlar
-ki elâ gözlerinden kalma hatıralardır hepsi-
Ciğerlerime sigara dumanlarıyla dolmuş bir hasret,
Sırtımda küfeler dolusu uyunmamış geceler
Ve yüreğimdeki dayanılmaz ağırlık;
Çözümsüz bilmeceler...
Görkemini yitirmiş eski bir ahşap konak gibiyim,
Bir de sen kaçırma gözlerini, yıkılırım
Yıkıcıya verilmiş bir ahşap konak gibi...
Koparılan her tahta parçasından
Bir toz bulutu arasında anılar saçılır etrafa,
Çok isterim, toplayamam,
Sökülen bir pencere pervazına sinmiş eski bir güneş,
Ya da kırık bir aynada bir çocuk gülüşü
-Belki de benden kalmış-
Sandık odasından gelen hayal meyal bir naftalin kokusu,
Son gıcırtıları can çekişirken merdiven basamaklarının,
Bir daha hiç açılmayacak olan kapımın
Hüzün dolu bir sitemle yüzüme bakışı,
Kireç badanalı duvarda bir lâmba isi
Ve yüksek tavanlarda yankılanan müşfik bir ses;
Sanki, annemin sesi...
Gözlerine bakıyorum,
Suyu bulanmış derin bir kuyu, görünmüyor dibi,
Bir ahşap konak gibi yıkılıyorum,
Bir ahşap konak gibi...
Ünal Beşkese
İçimde bir yerlerde var olan ama bir köşede sessizce duran anılar şiiriniz sayesinde kendini hatırlattı...Şiirdeki bu tadı özlemişim.Çok güzeldi... Saygılar
ta çocukluğuma getirdiniz beni hocam
hiç çıkmak istemediğim!
keşke hep çocuk kalsaydım
hep çocuksu umutlarla yeşerseydi uykularım!
ellerinizden öperim...