Yürürdüm
yürürdüm yürürdüm yürürdüm de
bir arpa boyunda gidemezdim ninemin kucağına
o ahenkli masallar gizli şifreli sevdaydı dedemin sakalına
otuz üç tesbihiyle günde binde ninem dilenirmiş ki
kınalı feraceler iliştirmiş mangalın köşesine
kestane kokusuna
sisli kokmuş oyalar
gizli ağlamış maun sehpalar üzerinde yanık tülbentler
verevine yazılmış sevdalar
nihavent yazmış besteyi güftekar
lambası sönene dek radyolar
akortlar bozulmuş harfler uçuşmuş mor elbiseli kadında
torunlar doluşmuş her eve torun torba
sere serpe bahşişler boşalmış kuruşlar kumbaralarda
şekerler saçılmış sere serpe ağızlar tatlanmış her bayram
üç kulhuvallahi
bir elham
zeytin zamanı ceviz tanesi kadar büyük kasım da kar
ayaz mı
ayaz
titrerken dişleri gelin hanımın
odun ateşinde
ateşinde birde kestanenin kabuğunun
öyle arası sucuk ekmek arası
akşama helva çay molası
parmaklarından sızar çay akşam arası
yürürdüm yürürdüm yürürdüm de
varamazdım ninemin kucağına bir arpa boyunda …
Çok çok beğendim kıymetli satırları... Şiirce Tarık hocam. Kutluyorum