Düğün

bir düşteyim kirlenmiş pamuk renkli sabahla ilgili
yol almaktayım güzün ortasında
olgunlaşmamış üzüm salkımlarının bağından

daha kitabın ilk sayfasındayım
sanki kokmuşum sayfalarca

güzel gözlü dört kanatlı böceği kovalıyorum
ve ilk fırsatta beynine
çelikten bir kürdanı ışıldayarak saplıyorum

güz güzelliğini sergiliyor sabahın ortasında
güneşsiz yüzler kıvırtıp duruyorlar
uzun ve çapraz adımlar
atarak
yapay podyumların yalnızlığına
çıplaklıklarını düşüyorlar bir bir
tüm allı pullu kadınlar

kitabı kapatıyorum usulca
vazelin kokusu sinmiş parmaklarımla
aşkın dolgun memelerini avuçlar gibi
kalkıyorum bin yıllık masamdan

canımsa süt çekiyor sürekli
sürekli bembeyaz kadın modeller
bu kez de sütümsü sütümsü
beste beste
deste deste
ve aheste aheste
akarken simsiyah kaldırımlardan
şikâyetçi olmadığımı anlıyorum
firar etmiş gülümsemelerimden

tepemdeki amir şaşkın bakıyor
inatla kar yağmamakta şehre

hazırlık aşamasındayım romanlarla
açmazlarımın çözülmeleri için
durgun ve yorgun yosunlu sularla
belki bir bülbül gibi şakımak için
belki yeniden doğmak için
ılığın bol olduğu bir güz de
belki yeniden aşık olmak için
ezber yapmaktayım ben de

tepemdeki amir ne kadar somurtkansa
tutanaklarımı imzalarken
ve özgürlüğüme doğru istemeden de olsa
acıyarak yol verirken
ey macun şekerci ve kel adam
ölen sen misin
damağımıza bal damlatan
sevdayı güneşli sabahlarda
bulutlardan damla damla süzerek damıtan

garip bir rastlantı oluyor
bir çocuk var uykuları sürekli ürken
macuncu dedenin karşısına dikilen
gök kuşağı
yağmur mu kokar yoksa hüzün mü
ama her zaman
sıyırır bir ekmek bıçağı
bir pamuk kozasını
arındırır kötülükten
savurur boşluğa
kıvılcım kıvılcım kanat çırpan yaban kazlarına

bir düşteyim
bir düşümde de ölmekteyim